Category Archive a1

Tatil Tatili Anlatımı

My Best Holiday- Benim iyi yaz tatilim ingilizce yaz tatili

I went to Gümbet, Bodrum, last year in July .I went to Gümbet with my  father my mother, my 6 years old brother. We went there by car. We stayed in Gümbet for ten  days in a big hotel with a sea view. We could to see all the beach from our room. We usually had our breakfast about 09:00 o clock.  After breakfast we usually went to the beach. Because, It was very hot during our holiday . The temperature was about 35 degree Celsius. I swam very much in the sea. My little brother can not swim, so he played with other children nearby or  in the sea. We usually had our lunch at the beach and we had our dinner out of the hotel in Gümbet centre. In the evenings we mostly went to the Bodrum city center after our dinner. We usually walked around the town and we walked to the seafront. I made a lot of new friends during my holiday There were also many tourists staying in our hotel. So ,I  had  chance to practice my English. After 10 days of holiday , we came back to our home . It was really very my best holiday, because I spoke first time with tourists.

Geçen sene tatil için Temmuz ayında Bodrum Gümbete gittik. Gümbet’e ben, annem , babam, 6 yaşındaki erkek kardeşimle beraber gittik. Bodruma Arabayla gittik. Gümbet de 10 gün boyunca deniz manzaralı büyük bir otelde kaldık. Odamızdan sahili görebiliyorduk. Genellikle sabahları saat 9 da kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra çoğunlukla sahile gittik. Çünkü hava çok sıcaktı. Hava sıcaklığı yaklaşık 35 dereceydi. Ben denizde yüzdüm. Küçük kardeşim yüzemiyor bu yüzden o deniz kenarında veya denizin içinde diğer çocuklar ile oynadı. Öğle yemeklerini genellikle sahilde, akşam yemeklerinide Gümbet merkezde yedik. ,Akşamları Akşam yemeğinden sonra çoğunlukla Bodrum merkeze gittik. Şehirde ve sahil kenarında dolaştık. Tatil boyunca bir çok arkadaş edindim. Otelde aynı zamanda birçok turist kalıyordu. Böylece İngilizce pratik yapma şansım oldu. 10 tatilden sonra evimize geri döndük. Bu benim en iyi tatilimdi çünkü ilk defa turistlerle konuştum.

Hava Durumu

Havanın nasıl olduğunu sormak için ‘’ What’s the weather like?’’  ya da ‘’ How is the weather? ‘’sorularından birini kullanabiliriz. Bu soruya cevap verirken kullanabileceğimiz, hava durumunu belirten bazı ifadeler şunlardır:

Sunny: Güneşli

Cloudy: Bulutlu

Windy: Rüzgarlı

Foggy: Sisli

Stormy: Fırtınalı

Snowy: Karlı

Freezing: Dondurucu ( aşırı soğuk)

Chilly: Serin,soğuk

Hot: Sıcak

Cold: Soğuk

Cool: Serin

Warm: Ilık

Icy: Buzlu

Rainy: Yağmurlu

 

 >  What is the weather like in summer? (Yazın hava nasıl?)

The weather  is hot and sunny. (Hava sıcak ve güneşli)
It is hot and sunny. (O sıcak ve güneşli)

 

 >  What’s the weather like in winter in Erzurum? ( Kışları Erzurum’da hava nasıldır?)

It is cold and snowy.( Hava soğuk ve karlıdır.)

 

 >  Sıcaklığın kaç derece olduğunu sormak için de ‘’ What’s the temperature?’’ sorusunu kullanırız.

What’s the temperature? ( Hava sıcaklığı kaç derece?)
It’s 22°C. ( 22 santigrat derecedir.)

Renkler

Black–Siyah

Blue–Mavi

Brown–Kahverengi

Green–Yeşil

Grey–Gri

Orange –Turuncu

Pink–Pembe

Purple–Mor

Red–Kırmızı

White–Beyaz

Yellow–Sarı

 

Örnek:

I have dark brown hair- Ben koyu kahverengi saçlara sahibim

My father drives a light blue car- Babam açık mavi bir araba kullanıyor

Nesrin has bright blond hair-Nesrin parlak sarışın saçlara sahiptir.

 

 

O.R.: These shoes are pretty. What colors do they come in?

– Bu ayakkabıları gerçekten çok hoş. Ne renkleri var?

S: Presently we have them in brown and black.

– Şu anda elimizde kahverengi ve siyah mevcuttur.

O.R.: Could you show me the black shoes in a medium heel?

– Bana orta topuklu siyah ayakkabıları gösterir misiniz?

Kıyafetler

Shopping For Clothing – Kıyafet Alışverişi (ingilizce alışveriş diyalogları)

Levent Sayar:  Can you help me, please? – Lütfen bana yardımcı olur musunuz?

Salesman:  Yes, sir. What is it? – Evet, efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?

L.S.:  I’m looking for a flannel suit, size 40. – Ben 40 numara bir flanel takım arıyorum.

S:  What color do you want? – Ne renk?

L.S.:  I prefer something in gray. – Gri olmasını tercih ederim.

S:  Here’s an excellent suit in gray flannel. Will you try it on? – İşte harika bir gri flanel takım. denemek ister misiniz?

L.S.:  Yes, I will. Where is the fitting room? – Evet. Deneme kabini nerededir?

S:  Come this way. – Buraya gelin.

L.S.:  How does it look? – Bana nasıl oldu?

S:  It looks great. It’s exactly your size. – Harika. Bu sizin bedeninizdir.

L.S.:  How much is it? – Kaç paradır?

S:  This suit is on sale. It’s only 115 dollars. – Bu takım indirimdedir. Sadece 115 dolardır.

L.S.:  All right. I’ll take it. – Tamam. Onu alacağım. …..

Saleswoman:  May I help you? – Yardımcı olabilir miyim?

Oya Rahman:  Yes, I’m looking for a blouses. – Evet, ben bir bluz arıyorum.

S:  What’s your size? – Bedeniniz nedir?

O.R.:  I wear size 12. Could you show me some blouses in solid color? – 12 beden giyorum. Bana düz renk bluzları gösterir misiniz?

S:  What colors do you want? – Ne renk istiyorsunuz?

O.R.:  Yellow and white. – Sarı ve beyaz.

S:  They are over here. – Onlar burada.

O.R.:  What’s the material? – Kumaşı nedir?

S:  It’s fifty percent cotton and fifty percent polyester. – Bunlar yüzde elli pamuk ve yüzde elli polyesterdir.

O.R.:  This white blouse looks nice. I’d like to try it on. – Bu beyaz bluz hoş görünüyor. Bunu denemek istiyorum.

S:  The fitting room is to your left. – Deneme odası sol tarafınızdadır.

O.R.:  I think this blouse is all right. – Bence bu bluz oldu.

S: Very well, ma’am. Will that be cash or credit card? – Çok iyi, hanımefendi. Nakit mi, kredi kartı mı?

O.R.: I’d like to give you a check. – Ben size çek vermek istiyorum.

S: We need at least one piece of identification. – Kimliğinizi görebilir miyiz?

O.R.: Here is my driver’s license. – İşte ehliyetim.

S: All right. We can accept your check. – Tamam. Çeki kabul ediyoruz. …..

O.R.: These shoes are pretty. What colors do they come in? – Bu ayakkabıları gerçekten çok hoş. Ne renkleri var?

S: Presently we have them in brown and black. – Şu anda elimizde kahverengi ve siyah mevcuttur.

O.R.: Could you show me the black shoes in a medium heel? – Bana orta topuklu siyah ayakkabıları gösterir misiniz?

S: We have them in a higher, lower, and medium heel. Just a minute. I’ll bring you the pair you wanted to see. – Bizde düşük, yüksek ve orta topuklu olanları var. Bir dakika. Sizin görmek istediğiniz çifti getireceğim. …..

Yasemin Pala: Yesterday I bought this skirt. I’d like a refund. – Dün ben bu eteği aldım. İade etmek istiyorum.

Saleswoman: Do you have the receipt with you? – Fişiniz yanınıza mı?

Y.P.: Yes, I do. – Evet.

S.: You’ll get your refund in room 208, on the second floor. – Paranızı 2. katta 208 numaralı odadan geri alabilirsiniz.

 

İngilizce kıyafet isimleri ve anlamları:

blouse (bluz)

boot (çizme, bot)

coat (palto, mont)

jeans (kot pantolon)

pants (pantolon)

shirt (gömlek)

shoe (ayakkabı)

skirt (etek)

sock (çorap)

sweatshirt (uzun kollu pamuklu kazak)

tie (kıravat)

t-shirt (tişört)

tights (tayt)

trousers (pantolon)

Saatler

  • Geçen dakikayı söylerken PAST , kalan dakikayı söylerken TO kullanırız. Dikkat etmemiz gereken İngilizcede saatleri söylerken geçen ya da kalan dakika önce söylenir ardından saat gelir. Buçuğa kadar olan zaman diliminde PAST (geçe) , buçuktan sonra ise TO (kala) kullanmamız gerekir.

Saatin 12 saatlik zaman dilimi ile ifade edildiği durumlarda söylenen saatle birlikte AM ve PMkullanılır.

AM latince ante meridiem öğleden önce anlamına gelir. Gece saat 24:00 ile öğleyin saat 12:00 arasındaki zaman dilimini belirtmek için kullanılan bir kısaltmadır.

PM ise latincede post meridiem, öğleden sonra anlamına gelir.Öğle 12:00 ile 24:00 arasındaki saatleri belirtmek için kullanılan bir kısaltmadır.
AM ve PM kısaltmalarının ülkeye göre bazen büyük harfle “ AM ve PM”, bazen küçük harfle “am ve pm” bazende “a.m. ve p.m.” şeklinde yazıldığı görülür.

• My sister called me at 8 AM. ( Kız kardeşim sabah 8’de beni aradı.)

Saati ifade ederken kullanılan AM sabah saati olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. Gece 12’den öğlen 12 ye kadar olan zamanda AM kullanılır.

• I work from 1 PM to 7 PM. ( Öğleden sonra 1’den 7’ye kadar çalışırım.)

Hobiler

Zevk aldığınız şeylerden bahsederken

what do you like doing in your spare time? boş zamanında ne yapmaktan hoşlanırsın?
I like … … severim
watching TV televizyon seyretmeyi
listening to music müzik dinlemeyi
walking yürüyüşe çıkmayı
jogging koşmayı
I quite like … … hoşuma gider
cooking yemek yapmak
playing chess satranç oynamak
yoga yoga yapmak
I really like … … çok severim
swimming yüzmeyi
dancing dans etmeyi
I love … … zevk alırım
the theatre tiyatroya gitmekten
the cinema sinema seyretmekten
going out dışarı çıkmaktan
clubbing kulüplere gitmekten
I enjoy travelling seyahat etmeyi severim
sevmediğiniz şeylerden bahsederken

I don’t like … … hoşlanmam
pubs publardan
noisy bars gürültülü barlardan
nightclubs gece kulüplerinden
I hate … … nefret ederim
shopping alışveriş yapmaktan
I can’t stand … … tahammül edemiyorum
football futbola
İlgi alanlarınızdan bahsetmenin diğer yolları

I’m interested in … … ilgim var
photography fotoğrafa
history tarihe
languages dillere
I read a lot çok okurum
have you read any good books lately? son zamanlarda iyi bir kitap okudun mu?
have you seen any good films recently? son zamanlarda iyi bir film seyrettin mi?
İngilizce ifade kılavuzu

Spor

do you play any sports? bir spor dalıyla uğraşıyor musun?
yes, I play … evet, … oynuyorum
football futbol
tennis tennis
golf golf
I’m a member of a gym bir spor salonuna üyeyim
no, I’m not particularly sporty hayır, pek sportif biri değilim
I like watching football futbol seyretmeyi severim
which team do you support? hangi takımı tutuyorsun?
I support … … tutuyorum
Manchester United Manchester United’ı
Chelsea Chelsea’yi
I’m not interested in football futbol ile ilgilenmiyorum
Müzik

do you play any instruments? herhangi bir enstruman çalıyor musun?
yes, I play … evet, … çalıyorum
the guitar gitar
yes, I’ve played the piano for … years evet, … yıl piyano dersi aldım
five beş
I’m learning to play … … çalmayı öğreniyorum
the violin keman
I’m in a band bir grubum var
I sing in a choir bir korodayım
what sort of music do you like? hangi tür müzikten hoşlanırsın?
what sort of music do you listen to? hangi tür müzik dinlersin?
pop pop
rock rock
dance dans
classical klasik
anything, really her türlü
lots of different stuff bir çok değiş tür
have you got any favourite bands? beğendiğin bir grup var mı?

Yiyecek ve İçecekler

Food and Drinks(Yiyecek ve İçecekler)

İngilizce yiyecek ve İçecekler konu anlatımı

Fruit Meyveler

Apple Elma

Apple slice Elma dilimi

Seed Çekirdek

Orange Portakal

Orange juice Portakal suyu

Lemon Limon

Lime Misket Limonu / Küçük Limon

Banana Muz

Peel Kabuk

Grapes Üzüm

Raisins Kuru üzüm

Grapefruit Greyfurt

Cherry Kiraz

Stem Çöp/sap

Sour cherry Vişne

Avocado Amerikan armutu / Avokado

Peach Şeftali

Apricot Kayısı

Cantaloupe Kavun

Watermelon Karpuz

Rind Kabuk

Peanut Fıstık

Strawberry Çilek

Raspberry Ahududu

Blackberry Böğürtlen

Blueberry Yaban Mersini

Mulberry Dut

Coconut Hindistan cevizi

Quince Ayva

Mango Mango/Hintkirazı

Pineapple Ananas

Pomegranate Nar

Chestnuts Kestane

Tangerine Mandalina

Pear Armut

Fig İncir

Plum Erik

 

Vegetables İngilizce Türkçe Sebzeler

Asparagus Kuşkonmaz

Artichoke Enginar

Peas Bezelye

Pea pod Bezelye kabuğu

Radish Turp

Beet Pancar

Pumpkin Balkabağı

Zucchini Kabak

Cucumber Salatalık

Pepper Biber

Bell pepper/ capsicum Dolmalık Biber

Beans Fasulye

Aubergine / eggplant Patlıcan

Garlic Sarımsak

Clove Diş

Cauliflower Karnabahar

Broccoli Brokoli

Celery Kereviz

Carrot Havuç

Potato Patates

Onion Soğan

Mushroom Mantar

Cabbage Lahana

Lettuce Marul

Corn Mısır

Turnip Turp

Tomato Domates

Green onion Yeşil soğan

 

Food İngilizce Türkçe Yiyecekler

Bread Ekmek

Slice Dilim

Crumb Kırıntı

Soup Çorba

Dessert Tatlı

Fish Balık

Chicken Tavuk

Jam Reçel

Grains, cereals Tahıllar, hububat

Wheat Buğday

Barley Arpa

Rice Pirinç

Noodles Erişte

Pasta Makarna

Dairy Foods Süt ürünler

Milk Süt

Butter Tereyağı

Yoghurt Yoğurt

Cheese Peynir

Olive Zeytin

Olive oil Zeytinyağı

Nuts Sert kabuklu yemişler

Peanut Yer fıstığı

Almond Badem

Chestnut Kestane

Walnut Ceviz

Hazelnut Fındık

Pistachio Antep fıstığı

Peanut butter Fıstık ezmesi

Eggs Yumurtalar

Yolk Yumurta sarısı

White Yumurta akı

Scrambled eggs Omlet

Egg shell Yumurta kabuğu

Hard-boiled egg Haşlanmış yumurta

Carton of eggs Yumurta kolisi

Meat Et

Sausage Sosis

Beef Sığır eti

Pork Domuz eti

Steak Biftek

Ham But

Bacon Çeşnili domuz sırtı

Drumstick But / Baget

 

Hamburger / Sandwich Hamburger / Sandviç

Hotdog Sosisli Sandviç

French fries Patates kızartması

Pizza Pizza

Potato chip Patates cipsi

Condiments Çeşniler

Salt Tuz

Black pepper Karabiber

Ketchup Ketçap

Mustard Hardal

Mayonnaise Mayonez

Pickle Turşu

Honey Bal

Popcorn Patlamış mısır

Sugar Şeker

Sugar Cube Küp şeker

Candy Şekerleme

Lollipop Saplı şeker

Chocolate Çikolata

Wrapper Ambalaj kâğıdı

Cake Pasta

Cookie Kurabiye

Pie Turta

Gum Sakız

Ice-cream Dondurma

Cone Külah

Ice lolly / Popsicle Buzlu şeker

Donut Lokma (benzeri yağda kızarmış şekerli çörek)

Fairy cake / Cupcake Fincan kek

 

Drinks, Beverages İngilizce İçecekler Meşrubatlar

Water Su

Tap water Çeşme suyu

Bottle / Glass Şişe Bardak

Coffee Kahve

Tea Çay

Green tea Yeşil çay

Iced tea Soğuk Çay

Hot chocolate Sıcak çikolata

Cocoa Kakao

Coke Kola

Juice Meyve suyu

Milkshake / thickshake Süt ve dondurmanın karıştırılmasıyla yapılan içecek türü

Mineral water Maden suyu

Lemonade Limonata

Alcoholic drinks Alkollü içecekler

Wine Şarap

Beer Bira

Cocktail Kokteyl

Whiskey Viski

 

Herbs İngilizce Otlar

Thyme Kekik

Rosemary Biberiye

Parsley Maydanoz

Cilantro Kişniş

Basil Fesleğen

 

Yiyecek ve içecek sipariş ederken restoranda, kafede karşılaşa bilinecek durumlar için terimler ve örnek cümleler.

Busboy Garson Yamağı, Komi

Server, waiter waitress Garson

Cook Aşçı

Dishwasher Bulaşıkçı

Chief Şef

Bill, cheque, check Fatura, Hesap

Tip Bahşiş

Order Sipariş (etmek)

Customers Müşteriler

Main course Ana menü

All you can eat Açık büfe

 

Hello, Can I help you? Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim.

What would you like to eat/drink? Ne yemek/içmek istersiniz?

Would you like something to eat/drink? Yiyecek/İçecek olarak ne alırsınız?

Have you booked a table? Masa ayırttınız mı?

Would you like to look at the menu? Menüye bakmak ister misiniz?

Are you ready to order? Karar verdiniz mi?  (Sipariş vermeye hazır mısınız?)

Would you like to order any drinks while you’re looking at the menu? Menüye bakarken bir şeyler içmek ister misiniz?

I’d like a cup of coffee. Bir fincan kahve istiyorum.

I’ll have a glass of water. Ben bir bardak su alayım lütfen.

I just want a glass of water. Sadece bir bardak su istiyorum.

Please bring me a glass of water. Lütfen bir bardak su getirin.

Would you like a dessert? Tatlı ister misiniz?

Did you enjoy the meal? Yemeği beğendiniz mi?

Would you like anything else? Coffee, tea? Başka bir şey ister misiniz? Çay, Kahve?

Would you like a starter? Aperatif ister misiniz?

How much is a hamburger? Bir hamburger ne kadar?

How much is the tax on this bill? Bu faturadaki vergi ne kadar?

How much is the total? Toplamda ne kadar?

That’s $ 4.99 4.99 $ (tuttu, yapıyor)

How would you like to pay? Ödemeyi nasıl yapmak istersiniz? (nakit, kredi kartı)

Keep the change Üstü kalsın

Alışveriş

ALIŞVERİŞ / SHOPPING

Salesclerk (Tezgahtar): Welcome. How can I help you? (Hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?)

Customer (Müşteri): I want to buy trousers and jacket suit. (Pantolon – ceket takımı almak istiyorum) Can I see the options? (Seçenekleri görebilir miyim?)

Salesclerk: Sure. (Elbette.) New modals have come. (Yeni modellerimiz geldi.) They are consisted of vivid colours. (Canlı renklerden oluşuyor.) You’ll like it. (Beğeneceksiniz.)

Customer: Actually, I’m a little conservative about my wear-style. (Aslında, giyim tarzım konusunda biraz tutucuyum.) I prefer classical colours, I guess. (Sanırım, klasik renkleri tercih ediyorum.)

Salesclerk: This green suit will fit to you. (Bu yeşil takım size çok yakışacak.) Do you want to try? (Denemek ister misiniz?)

Customer: Will it fit? Ok, let me try. (Yakışacak mı? Peki deneyelim…)

Salesclerk: Wow, it really looks good. (Ooo, gerçekten de güzel duruyor.) What do you think? (Siz ne düşünüyorsunuz?)

Customer: I like it. (Beğendim.) I should wear different coloured clothes, I guess. (Sanırım, artık farklı renkler de giymeliyim.)

 

Customer (Müşteri): Hi. Can you help me please? (Merhaba. Yardımcı olabilir misiniz acaba?)

Store Manager (Mağaza Müdürü): Sure. How can I help you? (Elbette. Nasıl yardımcı olabilirim?)

Customer: I bought a bag from here last week. (Geçen hafta buradan bir çanta almıştım.) I want to change it with a new one. (Yenisiyle değiştirmek istiyorum.)

Store Manager: What’s the problem? (Sorun nedir?)

Customer: I noticed that some stuff I put into the bag were lost. (Çantaya koyduğum bazı şeylerin kaybolduğunu farkettim) And then I found a hole in the bottom of the bag (Ve ardından çantanın dibinde bir delik buldum) and lost things were in that hole. (ve kayıp şeyler o deliğin içindeydi.)

Store Manager: Okay, I’ll help you. (Tamam, yardımcı olayım.) Can I take your receipt? (Makbuzunuzu / Fişinizi alabilir miyim?)

Customer: Here you are. (Buyrun)

Store Manager: Let me bring you a new bag. (Size yeni bir çanta getireyim)

Customer: I don’t want same bag. (Aynı çantadan istemiyorum.) Can I give this bag back and take a new product? (Bu çantayı verip yerine başka bir ürün alabilir miyim?)

Store Manager: Of course you can. (Elbette alabilirsiniz.) You can decide which product you’ll take while I’m preparing your Product Return Form. (Ben Ürün İade Formunuzu hazırlarken, siz de hangi ürünü alacağınıza karar verebilirsiniz.)

Customer: Thank you. (Teşekkürler)

Store Manager: Not at all (Rica ederim.)

 

Alışveriş ile ilgili diğer ifadeler

 

How much is this skirt? = Bu etek ne kadar?

It costs 50 Ytl. = 50 ytl tutuyor.

Discount = İndirim

Expensive = pahalı

Cheap = ucuz

Tip = bahşiş

It’s your tip = üstü kalsın (Bu da senin bahşişin)

What size do you wear? = kaç beden giyiyorsunuz?

My size is …. = … beden giyiyorum

Can I take the receipt? = Fiş alabilir miyim?

————————————–

İngilizce Alışveriş

► WELCOME, MAY I HELP YOU?

May I help you? (Yardımcı olabilir miyim?)

Can I help you find something? (Birşey bulmanıza yardım edebilir miyim?)

Can I show you with something? (Size birşey gösterebilir miyim?)

Are you being helped? (Size bakan var mı?)

Is there anything I can help you with? (Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?)

If you need me, I’ll be around (Bana ihtiyacınız olursa, ben civardayım)

If I can help you, just let me know (Eğer yardım gerekirse haberim olsun)

What are you interested in? (Ne bakmıştınız?)

Are you looking for something in particular? (Belirli birşey mi arıyorsunuz?)

Do you have something specific in mind? (Aklınızda özel birşey var mı?)

What size do you need? (Kaç beden istiyorsunuz?)

Do you know what size you are? (Bedeninizi biliyor musunuz?)

That’s on sale this week? (O bu hafta indirimde)

I’ve got just your size (Tam sizin bedeninize uygun birşeyimiz var)

Can I suggest this? (Size bunu önerebilir miyim?)

Do you need anything to go with that? (Bununla gidecek birşey ister misiniz?)

That looks nice on you (Üzerinizde güzel durdu)

That looks great on you (Üzerinizde harika durdu)

That’s your colour (Tam sizin renginiz)

This is you (Sizi çok açtı)

How would you like to pay for this? (Bunu nasıl ödemek isterdiniz?)

Will that be cash or credit? (Nakit mi, kredi kartı mı?)

We don’t have that in your size (Bunun size göre olan bedeni yok)

Whe don’t have it in that colour (Bu renkte yok)

► WHEN ARE YOU OPEN?

When are you open? (Ne zaman açıksınız?)

When do you open? (Ne zaman açıyorsunuz?)

What are your hours? (Çalışma saatleriniz nelerdir?)

I’m looking for something for my father (Babam için birşey bakıyordum)

It’s a gift (Hediye olacak)

I don’t know his size (Bedenimi bilmiyorum)

Can you measure me? (Bedenimi ölçebilir misiniz?)

Thank you, I’m just looking (Sağolun, sadece bakıyorum)

I’m just browsing (Sadece bir göz gezdiriyorum)

I can’t make up my mind (Kafamı toparlayamıyorum)

Do you have this shirt in yellow? (Bu tişörtün sarısı var mı?)

Do you have these shoes in suede? (Bu ayakkabının süeti var mı?)

Have you got something less expensive? (Daha uzuz birşeyiniz var mı?)

It it on sale? (Bu indirimde mi?)

Do you have a t-shirt to match this? (Buna uyacak bir tişörtünüz var mı?)

Where is the fitting room? (Elbise değiştirme kabini nerede?)

I’d like to try this on (Bunu denemek istiyorum)

It’s too tight (Bu çok dar)

It’s too loose (Bu çok geniş)

It’s a little bit expensive (Bu biraz pahalı)

It’s a little pricey (Bu biraz tuzlu)

Can you hold it for me? (Bunu benim için saklayabilir misiniz?)

Can I get it gift-wrapped? (Hediye paketi yapabilir misiniz?)

Would you please gift-wrap that? (Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?)

How much is it? (Kaç lira?)

How much does it cost? (Fiyatı ne kadar?)

———————————————-

dear:  değerli

groceries:  bakkaliye

a store:  dükkan

a bank:  banka

a bakery:  ekmekçi

a mall:  alışveriş merkezi

a grocery store:  bakkal

money:  para

a credit card:  kredi kartı

a check:  çek

a dollar:  dolar

an euro:  avro

change:  para üstü

a coin:  madeni para

to make out a check:  çek yazmak

a butcher shop:  kasap

a department store:  alışveriş merkezi

a newsstand:  gazete bayisi

a market:  pazar

a flea market:  bit pazarı

a pastry shop:  pastahane

a supermarket:  süpermarket

a purchase:  alışveriş

to buy:  satın almak

to pay:  ödemek

to sell:                  satmak

a counter:  tezgah

to get in line:  sıraya geçmek

price:  fiyat

to borrow:  borç almak

to give back:  geri ödemek

to withdraw: para çekmek

a withdrawal: çekilen para

credit:  kredi

cash: nakit

to cost:  Tutmak

cheap: ucuz

a kiosk: kulübe

a shopping cart: tekerlekli sepet

a receipt: fiş

a list: liste

, ,

Tanışma ve Kendini Tanıtma

Türkçe’de kendimizi tanıtırken kullandığımız gibi İngilizcede de bazı kalıplar bulunmaktadır. Bu kalıplar ile genel özelliklerinizi karşı tarafa anlatabilir ve tanışabilirsiniz. İngilizce’de kullanılan kendini tanıtma cümleleri ve tanışma sırasında sorulan soruların örneklerini aşağıda inceleyelim.

Örnek 1:

Hi (Hello) = Merhaba
My name is Yasemin and my surname is Doğan = Adım Yasemin ve soyadım Doğan
I’m 21 years old = 21 yaşındayım
I was born in 1989 in Istanbul = 1989 yılında İstanbul’da doğdum
My fahter is a doctor and my mother is a housewife = Babam doktor ve annem ev hanımı
I have a brother and a sister = Bir erkek kardeşim ve bir kız kardeşim var
I’m a student at the university = Üniversitede öğrenciyim
I like going out with my friends = Arkadaşlarımla dışarı çıkmayı seviyorum
I don’t like eating vegetables = Sebze yemeyi sevmiyorum
I have brown eyes and black hair = Gözlerim kahverengi ve saçım siyah
I am not very tall = Çok uzun boylu değilim

Örnek 2:

What is your name? = Adın ne?
How old are you? = Kaç yaşındasın?
Where are you from? = Nerelisin?
Do you have any brothers or sisters? = Kız kardeşin ya da erkek kardeşin var mı?
What are your hobbies? = Hobilerin nelerdir?
Are you a student? = Öğrenci misin?

,