Category Archive Dil Bilgisi

Edatlar

İngilizce Zaman Edatları Konu Anlatımı: At, In, On

at Kullanımı: de, da, ye, ya, e, a

at İngilizcede zaman edatı olarak saatlerle birlikte kullanılır.

  • I will see you at 4:15.
    Seninle saat 4:15’de görüşeceğim.
  • The plane leaves at six.
    Uçak saat 6’da kalkacak.
  • Call me at lunchtime.
    Beni öğlen vaktinde ara. (lucnhtime: yemek vakti anlamına da gelir.)

Önemli: Zaman ile ilgili soru sorarken şu yanlışı yapmayalım:

At what time …?

Bu şekilde sorulmaz. Doğrusu şöyledir:

What time …?

on Kullanımı: üstünde, üzerinde, de, e doğru, yönünde, ile, civarında, esnasında

Zaman edatı olarak on, günlerde, tarihlerde ve Monday morningFriday afternoon gibi ifadelerde kullanılır.

  • I’ll be at home on Tuesday.
    Salı günü evde olacağım.
  • The meeting’s on June 23rd.
    Toplantı haziranın 23’ünde yapılacak.
  • I had to work on Christmas Day.
    Noel gününde de çalışmalıyım.
  • We get up late on Sundays.
    Pazar günü geç kalkarız.
  • I’m always sleepy on Monday mornings.
    Pazartesi sabahları daima uykulu olurum.

Aşağıdaki örnek cümlelerde at ve on zaman edatlarının kullanımlarını inceleyelim:

  • What are you doing on Saturday?
  • Can you wake me at 6:30?
  • The classes start on September 8th.
  • I’ll be at work late on Tuesday morning.
  • I have my guitar lessons at 10:00 on Wednesdays.
  • She got married on Easter Monday.
  • My new job starts on April 17th.
  • Can we meet at lunchtime on Tuesday?

In Kullanımı: de, da, içinde, içine, halinde, olarak, içeriye, içeri

In edatı, in the morning, in the afternoon, in the evening ile birlikte kullanılır.

Önemli: night ile birlikte in kullanılmaz, at kullanılır: At night

In edatı, haftaları, mevsimleri, ayları, yılları ve yüzyılları söylerken kullanılır.

  • We’re going to Denmark in the first week of May.
  • I always get unhappy in the winter.
  • Shakespeare died in 1616.
  • There were terrible wars in the 17th century.
  • My birthday’s in March.

Bunların yanında at the weekendat Christmasat Easter kullanımları da vardır.

  • What are you doing at the weekend?
  • Did you go away at Christmas?

Aşağıdaki örneklerde inat ve on kullanımlarını inceleyelim:

  • We all went to Wales at the weekend.
  • I usually go skiing in February.
  • She finished school in 1996.
  • My mother usually comes to stay in Christmas.
  • I don’t like driving at night.
  • Our garden looks wonderful in the spring.
  • I usually stop work at 5:00 in the afternoon.
  • I will finish university in June.
  • I last saw her in 1998.
  • I’m never hungry early in the morning.

Önemli: Thisnextlast ve every gibi genel ifadelerden önce preposition-edat kullanmayız.

  • What are you doing this afternoon?
  • Googbye. See you next week.
  • Bill was here last Tuesday.
  • We go on holiday to the same place every year.

Bir işin ne kadar sürede biteceğinden söz ederken in kullanırız.

  • They built our house in three months.
  • Your soup will be ready in ten minutes.

From … to, until ve by kullanımı:

Until ya da till (informal), “kadar, değin, dek” anlamlarına gelmektedir ve bir işin ne zaman biteceğini anlatmakta kullanılır.

  • We played football until 5 o’clock.
  • I will be in London till Thursday.
  • It was a great party. We danced until six o’clock in the morning.
  • I’m going to have a sandwich now. I can’t wait until/tilllunchtime.
  • Granny’s coming on Monday for a few days. She’s going to stay until/till Saturday.
  • When I was young, you had to go to school until/till the age of 14.
  • I didn’t like the film, so I didn’t stay until/till the end.
  • I’m doing a three-month computer course; it goes on until/tillJuly.

From … to/until/till, bir olayın ya da durumun başlangıç ve bitiş zamanını verirken kullanırız.

  • He read the paper from 7:30 to 8:30.
    He read the paper from 7:30 until/till 8:30.
  • He washed the car from 8:00 to 9:00.
    He washed the car from 8:00 until/till 9:00.
  • He played tennis from 10:00 to 11:00.
    He played tennis from 10:00 until/till 11:00.

Eğer belli bir zaman diliminde bir eylemin gerçekleşmesini istiyorsak (o zamanı geçmemeli), until yerine by kullanırız.

  • You can keep the car until Sunday.
    (Araba pazar gününe kadar sende kalabilir.)
  • You really must bring it back by 12:00 on Sunday.
    (Arabayı pazar günü en geç 12:00’da geri getirmelisin. Bundan önce de getirebilirsin.)

Aşağıdaki örnek cümlelere bakalım:

  • This book must go back to the library by Tuesday.
  • The film goes on until 9:30.
  • Can you finish painting the room by Friday?

Forduring ve while kullanımı:

For, bize olayın ya da durumun ne kadar sürdüğünü anlatırken kullanılır. During ise ne zaman olduğunu anlatırken.

  • I slept for 20 minutes during the lesson.
    (Derste 20 dakika uyudum.)
  • The journey lasted for three days.
  • There was a rainstorm during the night.
  • I lived in Mexico for six years.
  • I got a headache during the examination.
  • We visited Kyoto during our holiday in Japan.
  • The electricity went off for two hours during afternoon.
  • Alex and his wife met during the war.

During, preposition yani edat olarak kullanılır. During + isim

While ise bağlaç olarak kullanılır. While + özne + fiil.

  • They got into the house during the night.
  • They got into the house while I was asleep.
  • He got ill during the jurnay.
  • He got ill while he was travelling.

Aşağıdaki ifadelerin nasıl değiştiklerine dikkat edelim:

  • during the meal (I/eat) .. while I was eating.
  • while I was travelling (journey) .. during the journey.
  • during the game (they/play) .. while they were playing.
  • while we were listening (lesson) .. during the lesson.
  • while they were fighting (war) .. during the war.
  • during the conversation (they/talk) .. while they were talking.

Aşağıdaki örnek cümlelerde, for ile birlikte kullanılan faydalı bazı ifadeleri inceleyelim:

  • They waited for a long time, but the bus didn’t come.
  • I will love you for ever.
  • Could I talk to you for a minute or two.
  • I played tennis for a couple of hours and then went home.
  • I went to sleep for a moment during the opera.
  • They put him in prison for life.

Yer Bildiren Edatlar-Prepositions Konu Anlatımı ve Örnek Cümleler

In ve On Kullanımı:

İngilizcede In, kutu, oda ve ülke gibi üç boyutlu şeylerin içinden bahsederken kullanılır. On ise zemin, masa ve duvar gibi iki boyutlu yüzeylerin üstünden bahsederken kullanılır.

  • Where is Joe? ‘In the kitchen.’
  • There is nothing in the fridge.
  • Ann’s in Poland.
  • Why are all those papers on the floor?
  • She had photos of all her family on the wall.

İnsanlar elbisenin içindedirler, elbiseler ve takılar ise insanların üstünde:

  • Who is the man in the grey suit?
    Gri takım elbisenin içindeki adam kim?
  • That sweater looks good on you.
    Kazak senin üzerinde iyi görünüyor.
  • She had a ring on every finger.
    Parmağının üzerinde bir yüzük var.

Gördüğünüz gibi, elbisenin içinden söz ederken in, kişinin üzerindeki bir nesneden söz ederken ise on kullanıldı.

Aşağıdaki kullanımlara bakalım:

  • In a bath
  • On the roof
  • In a tree
  • On a table
  • In a cup (fincan)
  • On her arm
  • On the plate
  • In your head (düşünce)
  • On your head (şapka)
  • On a door

Şu durumlara da dikkat edelim:

in a book, in the newspaper, in a story, on a page, in a street.

  • Is there anything interesting in the paper?
  • Her photo is on the page 4.
  • They live in Park Street.

Aşağıdaki cümlelerdeki in ve on kullanımlarına bakalım:

  • In children stories, animals can talk.
  • ‘Are you free next Tuesday?’
    ‘Just a minute. I’ll look in my diary.’
  • Is Sandra in the office today?
  • She had a wonderful diamond ring on her first finger.
  • ‘Where is the salt?’ ‘In the cupboard.’
  • The cat likes to sleep on the roof or the car.
  • Don’t leave your keys in your car when you get out.
  • They live in a little village near Belfast.

Önemli: Arabadan söz ederken “in a car” denir ama otobüsten, trenden vs. bahsederken de “on a bus/train/plane/ship” şeklinde söylenir.

At edatının kullanımı:

At edatı genellikle mekan bildirirken, olayın nerede olduğunu söylerken kullanılır.

  • I’ll see you this evening at Sarah’s house.
  • You have to change planes at Karachi.
  • I saw Ann waiting at the bus stop.
  • Turn left at the next corner.

At, insanların yaptığı işlerden ya da o işleri nerede yaptıklarından söz ederken kullanılır:

  • at a football match
  • at breakfast, lunch
  • at a restaurant
  • at work
  • at the office
  • at the theatre
  • at the cinema
  • at the station
  • at a party
  • at (the) college/university

Aşağıdaki örnek cümleleri inceleyelim:

  • Paul crashed his car because he didn’t stop at the traffic lights.
  • Are there any good films at the cinema this week?
  • Her train was terribly late- I spent hours waiting at the station.
  • The boss doesn’t let us take personal phone calls at work.

The top, the bottom, the side, the beginning, the end gibi ifalerle birlikte at kullanılır.

  • My room’s at the top of the house.
  • Begin at the beginning.
  • Their house is down at the bottom of the hill.
  • I never have any money at the end of the month.

Diğer yer bildiren edatlar ise şunlardır:

  • Above: üstünde
  • Against: karşısında, dayalı
  • Behind:arkasında
  • Betweeen: arasında
  • By: yanında
  • In front of: önünde
  • Near: bitişiğinde
  • Opposite: karşısında
  • Under: altında

Bu edatlarla ilgili aşağıdaki örnek cümleleri inceleyelim:

  • Ann is sitting between Eric and Julia.
  • Come and sit by me.
  • We camped by the lake.
  • Montreal is in the eastern Canada, near Ottowa.
  • I left my bicycle against the shop window.
  • Joe’s car is pasked in front of the house.
  • There is a bus stop opposite our house.
  • Lucy is in the front of Pat.
  • Pat is behind Lucy.
  • Andy is opposite Mike.
  • The dog is hiding under the table.
  • The plane is flying above the clouds.

Aşağıdaki örnek cümleleri inceleyelim:

  • I usually sit by a window in class,
    so I can look out if I get bored.
  • There was a big bird flying high up above the trees.
  • They live in a beautiful old house by a river.
  • There is a big clock above the door of the station.
  • I sat down by Mary and looked into her eyes.
  • You can park your car behind the house.
  • I will meet you at the station under the clock.

Hareket-Yön Bildiren Edatlar – Prepositions

İngilizcede hareket bildiren edatlar bize bir hareketin şeklini ya da nereye, hangi yöne doğru yapıldığını gösteren ifadelerdir. Aşağıda bunlardan bazılarını sıraladık:

  • across: karşısında, içinden, ortasından
  • along: boyunca
  • down: aşağıya doğru, boyunca
  • into: içine, içeriye
  • off: den, dan, dışında, haricinde
  • over: üstünde, üzerinde, üstüne, üzerinden, aracılığı ile, boyunca, baştan sona
  • out of: den dışarı, den, den dolayı, dolayı, dışında
  • past: ötesinde, öte, yanından geçerek
  • round: çevresinde, etrafında, yakında, yakınında
  • through: bir uçtan bir uca, sayesinde, içinden, arasından, yüzünden
  • under: altından, aşağısına
  • up: yukarı, yukarıya

Örnek ifadeler:

  • Across the river: nehrin karşısında
  • Along the yellow line: sarı şerit boyunca
  • Down the mountain: dağdan aşağıya
  • Into the river: nehrin içine
  • Off the bike: bisikletten aşağıya inmek
  • Over the fence: çitin üzerinden
  • Out of the shop: dükkandan dışarı
  • Past the cafe: kafenin yanından geçerek
  • Round the corner: köşenin etrafında
  • Through the gate: kapının içinden
  • Under the bridge: köprünün altından

Aşağıdaki cümlelerde geçen edatları inceleyelim:

  • I went up the stairs and along the passage.
  • Mrs Andrews got out of the taxi and ran across Oxford Street.
  • Alice walked down the steps to the river and over the bridge.
  • He walked slowly along the road for a few minutes, then he stopped and
    went through a small door into a garden.
  • Mary went up the stairs and into her office, took a letter off the
    table and started to read it.
  • Go past the supermarket, under the railway bridge, round the first corner,
    and the police station is on your right.

, , ,

Zarflar

İngilizce Zarflar – Adverbs Konu Anlatımı

Bu yazımızda, ingilizce zarflar – adverbs konusunu göreceğiz. İngilizcede zarflar nasıl kullanılır, yapısı nasıldır, düzensiz zarflar nelerdir, -ly eki (takısı) alma kuralları nelerdir, yer,zaman ve miktar zarfları nelerdir, bütün bunları açıklayıp, örnek cümleler ve Türkçe anlamları ile anlatmaya çalışacağız.

İngilizcede sıfatlar, isimlerle ve zamirlerle bağlantılı yapılardır. Sıfatlar, genellikle insanlar hakkında ya da nesnler hakkında biz birşeyler anlatırlar.

ingilizcede sıfatlar isimlerden önce ya da be, seem, look gibi fiillerden sonra kullanılırlar.

Zarflar ise, bir şeylerin ‘nasıl ve ne şekilde’ gerçekleştiğini anlatır. Zarflar genellikle -ly eki ile sonlanırlar.

Örnek Bazı Cümleler

    • It’s an easy language.
    • O kolay bir dil.

    • Bu örnek cümlede görüleceği gibi,

‘easy’

    •  sıfatı, bir isimden önce gelmiş ve o ismi

‘kolaylık’

    •  yönünden nitelemiştir.

 

    • You can learn this language easily.
    • Sen bu dili kolayca öğrenebilirsin.

 

    • Bu örnek cümlede ise, dilin ne şekilde öğrenileceği anlatılmıştır. Yani

‘easily’

     burada zarfdır.
  • The music is slow
  • Müzik yavaş. (Sıfat)

  • The pianist is playing slowly.
  • Piyanist yavaşça çalıyor. (Zarf)

  • Joe looked hungry
  • Joe aç görünüyor. (Sıfat)

  • Joe ate hungrily
  • Joe çok acıkmış gibi yemek yedi. (Zarf)

  • This is a slow train.- It stops everywhere.
  • Bu yavaş bir tren. Heryerde duruyor. (Zarf)

  • You walked away quickly.
  • Hızlıca uzaklaştın. (Zarf)

  • You have cooked the meat beautifully.
  • Eti çok güzel pişirmişsin.(Zarf)

  • I sing very badly.
  • Ben çok kötü şarkı söylüyorum. (Zarf)

  • Could you talk more quietly, please?
  • Daha yavaşça konuşurmusun lütfen? (Zarf)

Yukarıdaki örneklerle, ingilizcede zarf ve sıfat arasındaki farkı, her ikisinin de cümle içinde nasıl kullanıldıklarını öğrenmiş olduk.

ZARFLARA -LY EKI NASIL GETIRILIR -LY EKI ALMA KURALLARI

    • Genellikle sıfatlara -ly getirilir ve zarf yapılırlar:
    • quick – quick

ly

    • real – real

ly

    • complete – complete

ly

    • -y ile biten sıfatlarda, -y düşer ve -ily getirilir ve zarf yapılmış olur:
    • easy – eas

ily

    • happy – happ

ily

  • -ble ile biten sıfatlarda, -e düşer, -y getirilir.
  • possible – possibly

Aşağıdaki örnekleri inceleyelim:

  • wrong – wrongly
  • final – finally
  • sincere – sincerely
  • loud – loudly
  • thirsty – thirstily
  • probable – probably
  • usual – usually
  • nice – nicely
  • wonderful – wonderfully

 

Yer – Zaman Zarfları

İngilizcede bazı zarflar, size, bir şeylerin nerede ya da ne zaman olduğunu anlatır:

Örneğin:

  • I am going away tomorrow.
  • We ran downhill.
  • The accident happened there.

Miktar Zarfları

Bunun yanında bazı zarflar da miktar bakımından bilgi verir: much, a lot, a bit

Örneğin

  • We don’t go out much.
  • I watch TV a lot.
  • I play the guitar a bit.
  • He sings a little.

Burada dikkat ederseniz, ‘nerede, ne zaman, nasıl ya da ne kadar’sorularına cevaplar veren zarflar, cümlenin sonunda yer almaktadırlar.

  • She speaks English well.
  • O iyi İngilizce konuşur.

  • They make very good bread here.
  • Onlar burada çok iyi ekmek yaparlar.

  • I bought a lot of clothes yesterday.
  • Dün çok fazla elbise satın aldım.

  • We didn’t enjoy holiday much.
  • Tatilden çok fazla hoşlanmadık.

İngilizce Zarflar Konusunda Karşılaştırma – Comparative Adverbs

Bu yazımızda, ingilizce zarflar ile nasıl karşılaştırma yapılır konusunu öğreneceğiz. Comparative adverbs yapısı nasıldır, kuralları nelerdir, düzensiz zarflarla nasıl karşılaştırma yapılır, bütün bunları örnek cümlelerle öğreneceğiz.

İngilizcede zarflar (adverbs) kullanılarak karşılaştırma yaparken, genellikle şu yapı kullanılır: more + adverb (…than)

Örnek cümlelere bakalım:

  • Can you speak more quietly, please?
  • Lütfen daha sessiz konuşabilir misin?

  • Ahmet writes more clearly than Veli.
  • Ahmet Veli’den daha anlaşılır yazar.

  • I’m working more slowly today than yesterday.
  • Bugün dünden daha yavaş çalışıyorum.

  • Mustafa drives more dangerously than Mehmet.
  • Mustafa Mehmet’ten daha tehlikeli bir şekilde araba sürer.

Early, late, fast, hard, near, soon gibi zarflar ile karşılaştırma yaparken ise, sıfatlarda olduğu gibi -er eki getirilir:

  • I got to the station earlier than Veli.
  • İstasyona Veli’den daha önce vardım.

  • Ali lives nearer to school than Ahmet, so He gets up later.
  • Ali, okula Ahmet’ten daha yakın bir yerde oturur. Bundan dolayı O daha geç kalkar.

Düzensiz sıfatların karşılaştırma ve derecelendirme (comparative and superlative) formları ise şöyle yapılır:

well – better, badly – worse, far – further/farther

little – less, a lot/much – more

Aşağıdaki örnek cümleleri inceleyelim:

  • My mother drives better than my father.
  • Annem, babamdan daha iyi araba kullanır.

  • He sings badly, but I sing worse.
  • O kötü şarkı söyler ama ben daha kötü söylerim.

  • She talks less than he does, but she thinks more.
  • O, ondan daha az konuşur ama daha çok düşünür.

  • I live further from the centre than you.
  • Ben sana göre merkezden daha uzakta yaşıyorum.

Sıklık İfade Eden Zarflar : Always, often, usually, sometimes, ever

Bu yazımızda, sıklık zarfları konusu işleyeceğiz. Sıklık zarfları neler olduğunu ve kullanım kurallarını, örnek cümleler ve Türkçe anlamları ile birlikte açıklamaya çalışacağız.

İngilizcede bazı zarflar, fiillerle birlikte kullanılırlar. Aşağıdaki tabloda bu zarfları görebiliyoruz:

Ne sıklıkla: always often usually sometimes ever hardly ever ever
Ne kesinlikle: certainly definitely probably
Diğerleri: already also just still even only

Bu zarflar, fiilden önce, yardımcı fiillerden (have, will, can, must) sonra, am/is/are/was/were fiillerinden sonra gelirler:

  • She always comes here at weekends.
  • O her zaman buraya hafta sonları gelir.

  • certainly like London.
  • Ben kesinlikle Londrayı severim.

  • Ahmet often gets ill.
  • Ahmet sık sık hasta olur.

  • We already know each other.
  • Biz zaten birbirimizi tanıyoruz.

  • She hardly ever sees him.
  • Onu neredeyse hiç görmez.

  • You are certainly right.
  • Kesinlikle haklısın.

  • It will probably rain tomorrow.
  • Muhtemelen yarın yağmur yağacak.

  • I have already read that book.
  • Bu kitabı zaten okudum.

Soru cümlesi oluştururken, sıklık ifade eden zarflar genellikle özneden sonra gelir. Aşağıdaki örneklere bakalım:

  • Do you ever write poems?
  • Hiç şiir yazarmısın?

  • Has Veli always lived here?
  • Veli daima burda mı yaşadı?

  • Are you often in London?
  • Sık sık Londra’da mısın?

Daha uzun ve sıklık ifade eden zarflar ise cümlenin sonunda yer alırlar:

  • She plays tennis two or three times a week.
  • Haftada 2 ya da 3 kere tenis oynar.

  • She wins a game once or twice a month.
  • Ayda bir ya da 2 kez bir oyunu kazanır.

  • Does she practise ever afternoon?
  • Her öğlenden sonra pratik yapar mı?

 

Sayılabilen ve Sayılamayan İsimler

Sayılabilen ve Sayılamayan İsimler

Bu konumuzda sizlere ingilizcede sayılabilen ve sayılamayan isimleriaçıklamaya çalışacağız.

İngilizce karşılığı: countable and uncountable nouns.

Sayılabilen İsimler

  • I eat a banana every day.
  • I like bananas.

Örnekten de anlaşılacağı gibi banana yani muz sayılabilen bir isimdir.

Sayılabilen bir isim tekil(banana) ya da çoğul(bananas) olabilir.
Sayabildiğimiz isimlere ingilizcede sayılabilen isimler denir. “one banana”, “two bananas” şeklinde söyleriz.

Sayılabilen isimlere bir kaç örnek:

  • There’s a beach near here.
  • Eva was singing a song.
  • Have you got a ten-pound note?
  • It wasn’t your fault. It was an accident.
  • There are no batteries in the radio.
  • We haven’t got enough cups.

Sayılamayan İsimler

  • I eat rice every day.
  • I like rice.

Pirinç, ingilizcede sayılamayan bir isimdir.

Sayılamayan bir ismin tek formu vardur. O da tekil formdur.
Sayamadığımız isimlere ingilizcede sayılamayan isimler denir. Bu isimleri “one rice“, “two rice” şeklinde kullanamayız.

Sayılamayan isimlere bir kaç örnek:

  • There’s sand in my shoes.
  • Ann was listening to music.
  • Have you got any money?
  • It wasn’t your fault. It was a bad luck.
  • There is no electricity in this house.
  • We haven’t got enough water.
a / an, sayılabilen isimlerle birlikte kullanılabilir.

a beach       a student         an umbrella

Tekil sayılabilen isimleri tek başına kullanamazsınız.
  • I want a banana. (“I want banana” yanlış.)
  • There’s been an accident. (“There’s been accident”yanlış.)
Çoğul sayılabilen isimleri tek başlarına kullanabilirsiniz:
  • I like bananas.
  • Accidents can be prevented.

Normalde a/an sayılamayan isimlerle birlikte kullanılmaz. Bununla birlikte a….of şeklinde kullanılır:

a bowl of rice         a drop of water
a piece of music         a game of tennis

Sayılamayan isimleri tek başlarına kullanabilirsiniz:
  • I eat rice every day.
  • There’s blood on your shirt.
  • Can you hear music?

Aşağıdaki tabloda sayılabilen ve sayılamayan isimlerle birlikte “several, a few, a little, a lot of, many, much” nasıl kullanılacağı anlatıldı:

sayılabilen sayılamayan
severalchairs Boş Several, sadece sayılabilen isimlerle
kullanlır
a lot ofchairs a lot offurniture A lot of hem sayılabilen hem de
sayılamayan isimlerle
kullanılır.
many chairs much furniture Many, sayılabilen isimlerle kullanılır.
a few chairs a litte furniture A few, sayılabilen isimlerle kullanılır.

A little sayılamayan isimlerle kullanılır.

 

Çoğul sayılabilen isimlerle birlikte some ve any kullanılabiliriz:

  • We sang some songs.
  • Did you buy any apples?
many ve few, çoğul sayılabilen isimlerle birlikte kullanılabilir.
  • We didn’t take many photographs.
  • I have a few jobs to do.
Sayılamayan isimlerle birlikte some ve any kullanılabilir.
  • We listened to some music.
  • Did you buy any apple juice.
much ve little, sayılamayan isimlerle birlikte kullanılırlar.
  • We didn’t do much shopping.
  • I have a little work to do.

Aşağıdaki örneklerde a/an kullanımını açıklamaya çalışalım:

  • Jack goes everywhere by bike. He hasn’t got a car.

Bu cümlede “car” sözcüğünden once “a” geldi. Çünkü car sayılabilen bir isimdir. Tekil olarak kullanıldığından “a” kullandık.

  • Barbara was listening to music when arrived.

Bu cümlede “music” ismi, sayılamayan bir isim olduğundan öncesinden a/an kullanılmadı.

  • We went to a very nice restaurant last weekend.
  • I clean my teeth with toothbrush.
  • I use a toothbrush to clean my teeth.
  • Can you tell me if there’s a bank near here?
  • My brother works for an insurance company in London.
  • I don’t like violence.
  • Can you smell paint?
  • We need petrol. I hope we come to a petrol station soon.
  • Philip has got an interview for a job tomorrow.
  • I think volleyball is very a good game.

Aşağıdaki kelimeleri kullanarak cümleleri tamamladık. a/an kullanımını inceleyin.

accident      biscuit        blood coat       electricity      key       letter       music      question       sugar

  • It wasn’t your fault. It was an accident.
  • Listen! Can you hear music?
  • I couldn’t get into the house because I didn’t have a key.
  • It’s very warm today. Why are you wearing a coat?
  • Do you take sugar in your coffee?
  • Are you hungry? Would you like a biscuit with your coffee?
  • Our lives would be very difficult without electricity.
  • I didn’t phone them. I wrote a letter instead.
  • The heart pumps blood through the body.
  • Excuse me, but can I ask you a question?

Dolaysız, Dolaylı Cümleler

Direct Indirect (Dolaysız, Dolaylı Cümleler)

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  direct indirect dolaysız, dolaylı cümleler konusunu göreceğiz.

Bir söz, sözü söyleyen kişinin ağzından çıktığı gibi aynen ifade edilirse, bu direct dolaysız cümle olur.

Birisinin söylediği söz, yani birisinin söylediği cümle, diğeri tarafından başka birisine aktarılırsa, bunlar indirect dolaylı cümle olur.

Direct cümleye örnek:
Dün Ali ben her gün okula giderim, dedi.
Indirect cümlede ise kişi, birisinin söylediği sözü kendi kelimeleriyle aktarıyor.

Dün Ali her gün okula gittiğini söyledi.

Direct cümlelerin yapısı ikiye ayrılır.

  •  Ana cümle (main clause)
  •  Yan cümle (subordinate clause)

Tırnak içindeki bölüm, yani aktarılan söz, yan cümledir. Cümlenin tamamı ana cümledir.

Türkçe’de yan cümle, ana cümlenin içindedir. İngilizce’de genellikle yan cümle sondadır.

Direct cümlelerin indirect şekle çevrilişi değişik uygulama gerektirmesi bakımından üç şekilde olur.

1- (Statement) olumlu, olumsuz düz cümleler.

2- (Question) soru cümleleri.

3- (Imperative) emir cümleleri.

1- Statements

Olumlu, olumsuz düz cümleler.

Bu gruptaki direct cümlelerin indirect hale çevrilmesinde iki noktaya dikkat ediniz.

A) Ana cümle The Simple Present Tense mi yoksa The Simple Past Tense mi?

B) Ana cümleden sonra, yan cümleye başlarken to ile bağlı bir indirect object (dolaylı tümleç) var mı? Yani to me, to him, to his father, to the director gibi.

Bu iki unsura bağlı olarak dört çeşit direct cümle vardır.

Ana cümle Simple Present Tense, indirect object yok.

  1. All the time Hakan says I like ice cream.
    Hakan her zaman dondurma severim der.
  2. Ana cümle Simple Present Tense, indirect object var.

All the time Hakan says to his friends I like ice cream.
Hakan her zaman arkadaşlarına dondurma severim der.

  1. Ana cümle Simple. Past Tense, indirect object yok.

Yesterday Hakan said I like ice cream.
Hakan dün dondurma severim dedi.  

  1. Ana cümle Simple Past Tense, indirect object var.

Yesterday Hakan said to me I like ice cream.
Hakan dün bana dondurma severim dedi.  

Kural:

A) Ana cümlede indirect object varsa indirecte çevrilirken say fiili tell e dönüşür.

B) Yan cümledeki şahıs zamirleri, sözü söyleyenin bahsettiği kişiye göre değişikliğe uğrar.

C) Direct cümledeki ana cümle Simple Present Tense ise indirect e çevirirken yan cümlenin zamanı aynen kalır. Eğer ana cümle Simple Past Tense ise indirect e çevrilirken yan cümlenin zamanı da bir derece Past laşır.

Şimdi aşağıdaki vereceğimiz direct cümleleri indirect ’e çevirerek örnek çalışma yapalım.

Birinci örnek cümle:

1. Hakan says I like ice cream.          Direct cümle
Hakan dondurma severim       der.

A) Ana cümlede say fiilinden sonra to me, to you, to him gibi bir indirect object bulunmadığı için say fiili aynen kalır. Yan cümlenin tırnakları kaldırılır ve ana cümle ile yan cümle arasına that bağlacı yerleştirilir.

Hakan says that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l , üçüncü şahıs zamiri olan he ’ye dönüşür. Çünki Hakan kendisinden bahsetmektedir.

Hakan says that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Present Tense olduğu için, yan cümlenin fiili de değişmeyerek Simple Present Tense olarak kalır.

Hakan says that he likes ice cream.         indirect cümle
Hakan Dondurma sevdiğini söyler.

İkinci örnek cümle:

2. Hakan says to his friends I like ice cream.          direct cümle
Hakan arkadaşlarına Dondurma severim         der.         

A) Ana cümlede say fiilinden sonra indirect object (to his friends) olduğu için say fiili tell e dönüşür ve yine direct object ten sonra that bağlacı getirilir.

Hakan tells to his friends that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan I, üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan tells to his friends that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Present Tense olduğu için yan cümlenin fiili de değişmeyerek Simple Present Tense olarak kalır.

Hakan tells to his friends that he likes ice cream.     indirect cümle
Hakan arkadaşlarına dondurma sevdiğini söyler.         

Üçüncü örnek cümle:

3. Hakan said I like ice cream.     direct cümle
Hakan Dondurma severim         dedi.

A) Ana cümlede fiilden sonra indirect object bulunmadığı için fiil aynen kalır. (tell ’e dönüşmez.) Fiilden sonra that bağlacı getirilir.

Hakan said that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l, üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan said that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Past Tense olduğu için yan cümlenin fiili de bir derece Past laşır.

Hakan said that he liked ice cream.       indirect cümle
Hakan dondurma sevdiğini söyledi.

Dördüncü örnek cümle:

4.Hakan said to me I like ice cream.         direct cümle
Hakan bana Dondurma severim             dedi.        

A) Ana cümledeki fiilden sonra indirect object (to me) bulunduğu için say fiili tell ’e dönüşür. Fakat fiilimiz Simple Past Tense olduğu için onun da Simple Past Tense i olan told u alıyoruz. Yine direct object den sonra da that bağlacını getiriyoruz.

Hakan told me that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l , üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan told me that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Past Tense olduğu için, yan cümlenin fiili de bir derece Past laşır.

Hakan told me that he liked ice cream.       indirect cümle
Hakan bana dondurma sevdiğini söyledi.

Direct bir cümleyi indirect şekle çevirirken, eğer ana cümlenin fiili simple past tense ise, yan cümlenin fiilininde bir derece past laştığını öğrendik. Bu past laştırma işlemini öğrenirken kolaylık olması için, direct ve indirect cümlelerde kullanacağımız şekilleri bir tablo halinde görelim.

Direct Indirect
1- Simple Present Tense Simple Past Tense
2- Present Continuous Tense Past Continuous Tense
3- Simple Past Tense Past Perfect Tense
4- Past Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
5- Future Tense Conditional
6- Future Continuous Tense Conditional Continuous Tense
7- Present Perfect Tense Past Perfect Tense
8- Present Perfect Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
9- Past Perfect Tense Past Perfect Tense
10- Past Perfect Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
11- Future Perfect Tense Perfect Conditional
12- Future Perfect Continuous Tense Perfect Conditional Continuous Tense

Şimdi bir örnek cümle ele alalım ve bu tense’lerin hepsi için uygulayalım.

Ali said “I write a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazarım.” dedi.

Ali said that he wrote a letter.
Ali bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I am writing a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazıyorum” dedi.

Ali said that he was writing a letter.
Ali bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I wrote a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazdım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali bir mektup yazmış olduğunu söyledi.

Ali said “I was writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazıyordum” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Ali said “I will write a letter.”
Ali “Bir mektup yazacağım” dedi.

Ali said that he would write a letter.
Ali bir mektup yazacağını söyledi.

Ali said “I will be writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazıyor olacağım” dedi.

Ali said that he would be writing a letter.
Ali bir mektup yazıyor olacağını söyledi.

Ali said “I have written a letter.”
Ali “Bir mektup yazdım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali  bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I have been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmaktayım” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Ali said “I had written a letter.”
Ali “Bir mektup yazmıştım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali bir mektup yazmış olduğunu söyledi.

Ali said “I had been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmaktaydım” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Dikkat ederseniz son iki örneğimizde “direct” cümledeki fiillerimiz “Past Perfect T.” ve “Past Perfect Continuous T.” olduğu için “indirect” cümlemizde de aynı oluyor. Çünki bu “tense”lerin birer derece daha “past”ı yoktur. Daha fazla “past”laştırmak olanağı olmadığı için aynı kalıyor.

Ali said “I will have written a letter.”
Ali “Bir mektup yazmış olacağım” dedi.

Ali said that he would have written a letter.
Ali bir mektup yazmış olacağını söyledi.

Ali said “I will have been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmakta olacağım” dedi.

Ali said that he would have been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olacağını söyledi.

“Direct” cümleler “indirect” cümle haline çevrilirken işaret sıfatları da şöyle bir değişikliğe uğruyor.

this – that    bu – o (şu)
these – those    bunlar – onlar (şunlar)

Örneklerle gösterelim.

Ayşe said “I saw this house.”
Ayşe “Bu evi gördüm” dedi.

Ayşe said that she had seen that house.
Ayşe o evi görmüş olduğunu söyledi.

He said “I bought these books.”
O, “Bu kitapları satın aldım” dedi.

He said that he had bought those books.
O, o kitapları satın almış olduğunu söyledi.

Zaman zarfları ve yer zarfları sözün aktarıldığı yere ve zamana göre değişikliğe uğrar. Bunları liste halinde veriyoruz.

Direct    Indirect

Here  –    There/here
Now   –   Then
Today   –   That day
Tonight   –   That night
Tomorrow   –   The next day
Yesterday   –   The day before
Last night   –   The night before
Last week   –   The week before
Last month  –    The month before
Last year   –   The year before
Next day   –   The following day
Next week   –   The following week
Next year   –   The following year
Ago   –   Before

,

Şartlı Cümleler

Şartlı Cümleler (Conditional Sentences)

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  İngilizce şartlı cümleler conditional sentences  konusunu göreceğiz.

İngilizce şartlı cümleler Conditional Sentences  iki kısımdan meydana gelirler. İlk kısım şartı öne süren cümle, ikincisi ise şarta cevap veren cümledir.

Şartı öne süren cümle:

If you give me money
Eğer bana parar verirsen

Şarta cevap veren cümle:

I will give you an apple
Sana elma vereceğim

If kelimesi bir Subordinate Conjuction (yan bağlar) dır. Bir cümlenin başına geldiği zaman o cümleyi tam cümlelikten yan cümleciğe çevirir.

You give me money.
Sen bana para verirsin. 

Cümlesinin öznesi var, fiili var, anlamı da tamdır.

Halbuki,

If you give me money.
Eğer bana para verirsen, 

Cümlesinde özne var, fiil var, fakat anlam tam değildir. İşte if ile bağlı tüm cümleler tek başlarına bir anlam taşımazlar. Onun için bu şartı öne süren cümlenin arkasından, bu şarta karşılık veren bir ana cümle gelmelidir. Bu cümlenin tense i (zamanı)sequence of tenses (tenslerin uyumu) kuralına uygun olmalıdır.

Tense’lerin uyumu:

if li cümle Tam cümle
1- Simple Present Tense Future Tense
2- Simple Past Tense Conditional
3- Past Perfect Tense Past Conditional

İngilizce’de üç çeşit şartlı cümle bulunur.

1- Olanak dahilindeki işler için kullanılan posibble cümleler.

2- Gerçekleşmemiş işler için kullanılan unreal cümleler

3- Gerçekleşmediği gibi, gerçekleşmesi de olanaksız bulunan impossible cümleler.

1- Possible cümleler:

Bu cins cümlelerin ilk kısmı, yani şartı öne süren kısmı geniş zaman (Simple Present Tense) olacak. Fakat ikinci kısmı kesinlikle gelecek zaman ( Future Tense)olacaktır. Türkçe’de bazen ikinci kısım da geniş zaman olur.

Eğer bana para verirsen, sana elma veririm. Denir

Halbuki, İngilizce’de ikinci kısım daima gelecek zaman olmalıdır.

If you give me money, I will give you an apple.
Eğer bana para verirsen, sana bir elma vereceğim. 

If I have money, I will go to Paris.
Eğer param olursa, Paris’e gideceğim.

If you go away, I will miss you.
Eğer uzağa gidersen, seni özliyeceğim.  

If you study hard, you will learn English.
Eğer çok çalışırsanız, İngilizce öğreneceksiniz. 

If Ahmet gets up very early, he will catch the bus.
Eğer Ahmet çok erken kalkarsa, otobüse yetişecek. 

If my father gives me money, I will be very glad.
Eğer babam bana para verirse, çok memnun olacağım.

Tüm bu örneklerde if li cümle Simple Present Tense, ikinci taraf ise Future Tense dir. Bu konuşma İngilizce’de hep böyledir. Ancak pozitif bilimlerde kesin bir yargı veya kuralı belirtirken iki taraf da Simple Present Tense olur.

If you boil water, it becames steam.
Eğer suyu kaynatırsanız, buhar olur. 

If li cümlelerde tüm yardımcı fiilleri Simple Present Tense olmak şartıyla kullanabiliriz.

If I get a ticket, I can go to the theatre.
Eğer bir bilet alırsam, tiyatroya gidebilirim.

If you can find enough money, you can buy a car.
Eğer yeterli para bulabilirsen, bir araba alabilirsin. 

If you have got a stamp, you can post that letter.
Eğer pulunuz varsa, şu mektubu postalayabilirsiniz.

2- Unreal cümleler:
Şimdi şart cümlelerinin ikinci çeşidini göreceğiz. Bu cümleler unreal adını alırlar ve gerçekleşmemiş işler için kullanılırlar. Bu çeşit cümlelerin şartı öne süren ilk kısmı geçmiş zaman Simple Past Tense olmalıdır. İkinci kısım ise conditional yani Future Tense in bir derece pastı olmalıdır.

If you gave me money, I would give you an apple.
Eğer bana para verseydin, sana bir elma verecektim. 

Yani,

You didn’t give me money and I didn’t give you an apple.
Sen bana para vermedin ve ben sana bir elma vermedim. 

If he went to school he would see his friend.
Eğer o, okula gitseydi, arkadaşını görecekti. 

If I had money, I would go to Paris.
Eğer param olsaydı, Paris’e gidecektim. 

If you worked hard, you would learn English.
Eğer çok çalışsaydınız, İngilizce öğrenecektiniz. 

If I went to Paris, I would send you a postcard.
Eğer Paris’e gitseydim, sana bir posta kartı gönderecektim.

If I were you, I would go to school.
Eğer senin yerinde olsaydım, okula gidecektim.

Dikkat edilirse burada I was yerine I were deniyor. Bu şekil unreal cümlelerin bir özelliğidir.
If I were a rich man, I would have a big house.
Eğer zengin bir adam olsaydım, büyük bir evim olacaktı.

Ayrıca zaman uyumuna bağlı kalmak şartı ile tüm yardımcı fiilleri de bu cümlelerde kullanılabilir.

If I were a bird, I could fly.
Eğer bir kuş olsaydım, uçabilecektim. 

If you were a fish, you could live under water.
Eğer bir balık olsaydın, su altında yaşayabilirdin. 

If I were you, I should go to the cinema.
Eğer senin yerinde olsaydım, sinemaya gidecektim. 

If you lost your jumper, you would buy another one.
Eğer kazağını kaybetseydin, başka bir tane alacaktın. 

If I were happy, I would sing.
Eğer mutlu olsaydım, şarkı söyleyecektim. (söylerdim.) 

3- Impossible cümleler:

3- Gerçekleşmemiş ve gerçekleşme olanağı ortadan kalkmış işler için kullanılırlar. Bu cümlelerde şartı öne süren birinci cümlecik Past Perfect Tense şarta cevap veren ikinci bölüm ise Past Conditional olmalıdır.

If you had given me money, I would have given you an apple.
Eğer bana para vermiş olsaydın, ben sana bir elma vermiş olacaktım. 

If you had known the truth, you wouldn’t have been angry.
Eğer gerçeğI bilmiş olsaydın, kızmış olmayacaktın. 

If she had seen the house, she wouldn’t have bought it.
Eğer evi görmüş olsaydı, onu satın almış olmayacaktı. 

If he had gone by car, he wouldn’t have been late.
Eğer araba ile gitmiş olsaydı, geç kalmamış olacaktı.

Fiilimsiler

Fiilimsiler (Gerund)

Gerund participle

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  İngilizce fiilimsiler gerund  konusunu göreceğiz.

İngilizcede bazen fiiller, cümle içinde fiil olarak değil de, isim, sıfat ya da zarf olarak kullanılıyorlar. Örneğin, yazma, yazış, gelen, gelerek gibi sözcükler bunlara ingilizce fiilimsiler, gerund adı verilir. Gerund ’lar türkçe dil bilgisinde fiilimsiler olarak tanınır.

İngilizcede de fiillerin -ing takısı almış halleri bu işi görürler. Bir fiilin sonuna -ing takısı getirerek, yazılışı ve okunuşu aynı fakat anlamları farklı üç kelime elde edilir.

1- writing: yazma, yazış (isim olarak kullanılır.)
2- writing: yazan (sıfat olarak kullanılır.)
3- writing: yazarak (zarf olarak kullanılır.)

1-Bunlardan birincisi isim olarak kullanılır. Bunlara isim fiil the gerund adı verilir.

My hat is better than your hat.
Benim şapkam, senin şapkandan iyidir.

Cümlesinde hat (şapka) kelimesi bir isimdir. Onu kaldırıp yerine writing kelimesini kullanıldığında;

My writing is better than your writing.
Benim yazım, senin yazından iyidir.

Ali is good at writing letters.
Ali mektup yazmakta iyidir.

Are you interested in singing songs?
Şarkı söylemekle ilgilenir misiniz?  

Fat people prefer sitting to running.
Şişman insanlar oturmayı koşmaya tercih ederler.  

2-İkincisi sıfat olarak kullanılır ve sıfat fiil the participle adını alır.

sleeping beauty uyuyan güzel

running water akarsu

rolling stone yuvarlanan taş   

A barking dog never bites.
Havlayan köpek asla ısırmaz.  

A rolling stone gathers no moss.
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

3-Üçüncüsü ise zarf olarak kullanılır.

She missed the bus by walking slowly.
O, yavaş yürüyerek otobüsü kaçırdı.   

He wasted all his time by sleeping under the tree.
O, bütün vaktini ağaç altında uyuyarak ziyan etti.  

Sıfatlar

İngilizce Sıfatlar (Adjectives) Konu Anlatımı

İngilizcede sıfatlar, bir ismin önüne gelerek, o ismi sahip olduğu özellikler yönünden niteleyen ya da belirten sözcüklerdir. Bu yazıda, sıfatların, isimlerle birlikte nasıl kullanıldığını göreceğiz. Bunun yanında birden çok sıfat, cümle içinde nasıl sıralanır konusunu da (sıfatların sıralanışı) örnek cümlelerle anlatacağız.

  • Sıfatlar, daima isimlerden önce gelirler:

a long journey

      •  (‘a journey long’ şeklinde değil!)

loud music

      •  (‘music loud’ şeklinde değil!)

 

  • Sıfatlar, tekil ya da çoğul şeklinde değişikliğe uğramazlar:

a fast car

fast

      •  car (‘fast

s

    •  cars’ şeklinde değil:)
  • İsimden önce, birden fazla sıfat kullanılıyorsa, bunların arasına ‘and’ gelmez:

big bad

    •  wolf (‘a big and bad wolf’ şeklinde değil)
  • Renk bildiren sıfatlar, genellikle diğer sıfatlardan sonra gelirler:
      • beautiful

red

      •  apples (‘red beautiful apples’ şeklinde değil)
  • Aşağıda yer alan, parantez içindeki sıfatların, nasıl kullanıldığına bakalım. Sıralanışa dikkat edelim:

One day, a time ago, (long fine) One fine day, a long time ago
a girl (beautiful, little) a beautiful little girl
in a coat (red) in a red coat
though a forest (dark) though a dark forest
with a bag (big) with a big bag
of apples (red, wonderful) of wonderful red apples
to see her grandmother. (old) to see her old grandmother
Under a tree (tall green) Under a tall green tree
she saw a wolf (big, bad) she saw a big bad wolf

  • Yukarıdaki örneklerde, sıfatların kullanım şekillerini, sıralarını ve temel özelliklerini görmüş olduk.
  • Aşağıdaki örnekde ise, sıfatları düzgün şekilde kullanarak bir hikayenin nasıl tamamlandığını görüyoruz. Sol taraftaki kelimeleri, sağ tarafta düzelterek, hikayenin içinde sıfatları kullanmış olduk.

‘ good little, girl morning’, said Good morning, little girl’, said
big the bad wolf the big bad wolf.
‘going you where are ‘Where are you going
that with bag heavy with that heavy bag
day this fine on?’ on this fine day?’
‘going my see to grandmother I’m old’ ‘I’am going to see my old grandmother’
girl the said littler. said the littler girl.
‘lives small she in house a ‘She lives in a small house
new the supermarket near.’ near the new supermarket.’

  • İngilizcede sıfatlar, be, become, get, seem, look ve feelfiillerinden sonra kullanılabilirler.

Örnek cümleler:

  • The wather is cold.
  • Su soğuk.

  • Everything became clear.
  • Herşey tertemiz oldu.

  • It’s getting late.
  • Geç oluyor.

  • You seem tired.
  • Yorgun görünüyorsun.

  • Yukarıdaki fiilleri kullanırken, eğer birden çok sıfat kullanacaksak, son sıfattan önce ‘and’ bağlacı getiririz:

He was tall, dark and handsome.

You look well and hapy.

İyelik Sıfatları

Possesive adjectives

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında İngilizce iyelik sıfatları  konusunu göreceğiz.

İngilizce’de possesive adjectives iyelik sıfatları isimlerin önüne gelirler ve birşeyin, birisine veya birşeye ait olduğunu bildirirler.

My Benim
Your Senin
His Onun (erkek için)
Her Onun (kadın için)
Its Onun (hayvan veya eşya için)
Our Bizim
Your Sizin
Their Onların

İyelik sıfatları ile ilgili örnek cümleler

This is a book.
Bu bir kitaptır.

This is my book.
Bu benim kitabımdır.

İkinci cümledeki my iyelik sıfatıdır.

My father is a doctor.
Benim babam doktordur.

Your teacher is in İstanbul.
Senin öğretmenin İstanbul’dadır.

His mother is at home.
Onun annesi evdedir.

Her book is on the table.
Onun kitabı masanın üzerindedir.

Its tail is long.
Onun kuyruğu uzundur.

Our teacher is at school.
Bizim öğretmenimiz okuldadır.

Your friends are in Konya.
Sizin arkadaşlarınız Konya ’dadır.

Their car is in the garage.
Onların arabası garajdadır.

Şu noktayı unutmayınız:

İngilizce iyelik sıfatları ister tekil olsunlar, ister çoğul olsunlar önemli olan iyelik sıfatından sonra kullanılan isimdir. Bu isim tekilse sıfat tamlaması tekil işlemi görür. İsim çoğulsa bu sıfat tamlaması çoğul işlemi görür.

My book is blue.
Benim kitabım mavidir.

My books are blue.
Benim kitaplarım mavidirler.

Our teacher is good.
Bizim öğretmenimiz iyidir.

Our teachers are good.
Bizim öğretmenlerimiz iyidir. 

,

İşaret Zamirleri

İşaret Zamirleri (This That It)

Bu, şu, o

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında İngilizce işaret zamirleri this that it konusunu göreceğiz.

İngilizce işaret zamirleri This, that ve it ’tir.

This Bu
That Şu
It 0

Eğer anlatmak istenilen eşya, dinleyene çok yakınsa cümle this (bu) diye başlatılır.

This is a book.
Bu bir kitaptır. 

Biraz daha uzakta ise that (şu) diye başlatılır.
That is a book.
Şu bir kitaptır. 
Eğer çok uzakta ise it (o) diye başlatılır.

No, it is not a pen.
Hayır, o bir tükenmez kalem değildir. 

It is a horse.
O bir attır.

No, it is not an elephant?
Hayır, o bir fil değildir. 

 

Is that an elephant?
Şu bir fil midir?

 

Yes, it is an apple.
Evet, o bir elmadır.

 

Is this an apple?
Bu bir elma mıdır? 

 

It is a pencil.
O bir kurşun kalemdir.

 
Is this a pen?
Bu bir tükenmez kalem midir? 

Yes, it is a chair.
Evet, o bir sandalyedir.

 

Is this a chair?
Bu bir sandalye midir? 

 

Bu durum konuşana göredir, dinleyene göre değil. Dinleyen de cevap verirken kendisine göre uzaklığı ve yakınlığı kararlaştıracaktır.

It is a book.
O bir kitaptır.

Basit İsim Cümleleri

İsim Cümleleri

İngilizce gramer bölümümüzde ilk olarak İngilizce basit isim cümleleri this is a book  konusunu göreceğiz.

Her dilde olduğu gibi, İngilizce’de de ilk öğrenilmesi gereken konu basit isim cümleleri konusudur.

İngilizce’de basit isim cümleleri to be, Türkçe anlamı “olmak” olan fiilin, asıl fiil olarak kullanıldığı cümlelerdir. Bu cümleler bir şahıs, eşya veya bir hayvan hakkında bilgi vermek için kullanılır.

Örneğin:

Bu bir kitaptır.
Bu kitap iyidir.
Çocuklar bahçededir;     gibi cümleler, basit isim cümleleridir.

İngilizce’deki en basit cümle şekli olan basit isim cümlelerini kolayca anlayabilmeniz için, bu cümle yapısı bir çatı olarak anlatılacaktır.

Olumlu basit isim cümleleri

 A is B

Bu çatıya örnek bir cümle;

This is a book.
Bu bir kitaptır.

A is B
This is a book.
Bu bir kitaptır.

A anlatmak veya hakkında hüküm vermek istenilen kelimedir. is fiildir ve her zaman ortadadır. B anlatmak veya hakkında hüküm vermek istenilen Anın ne olduğudur. Yani A hakkında verilen hükümdür.

Bu çatı ile binlerce basit isim cümlesi kurulabilir.

Örnekler:

Ayşe is a girl.
Ayşe bir kızdır.

Ayşe is a beautiful girl.
Ayşe güzel bir kızdır.

It is a book.
O bir kitaptır.

It is a good book.
O iyi bir kitaptır.

That is a chair.
Şu bir sandalyedir.

That is a red chair.
Şu kırmızı bir sandalyedir.

Olumsuz basit isim cümleleri

Olumsuz basit isim cümlelerini kurmak için, olumlu basit isim cümlelerinin çatısı kullanılır. Ancak bu çatıdaki asıl fiil olan isin sonuna, not olumsuzluk takısı ilâve edilmesi gerekir.

Olumsuz basit isim cümlesi çatısı:

A is not B
This apple is not red.
Bu elma kırmızı değildir.

Bu cümlede hakkında hüküm verilen şey elmadır. Bu nedenle çatıdaki A, This apple yani elma kelimesidir. Elma hakkında verilen hüküm, bu elmanın kırmızı olmadığıdır. Yani hüküm olumsuzdur. O halde ortadaki fiil eki isin yanına olumsuzluk eki not eki yeralmaktadır ve B, red yani kırmızı kelimesi konur ve cümle tamamlanır.

Bu çatı ile istediğiniz olumsuz basit isim cümlesi kurabilirsiniz.

That wall is not black.
Şu duvar siyah değildir.

This table is not long.
Bu masa uzun değildir.

That chair is not white.
Şu sandalye beyaz değildir.

This box is not big.
Bu kutu büyük değildir.

Bazı durumlarda, özellikle konuşmalarda, konuşmayı bir hece olsun kısaltmak için is ile not’ın kısaltılmış hali isn’t kullanılır.

is not = isn’t

This apple isn’t red.
Bu elma kırmızı değildir.

That garden isn’t small.
Şu bahçe küçük değildir.

This cat isn’t white.
Bu kedi beyaz değildir.

That dog isn’t black.
Şu köpek siyah değildir.

Soru basit isim cümleleri

Soru basit isim cümlelerini kurmak için, fiil eki olan is başa getirilir. Yani is ile A yer değiştirmiş olur.

Is A B ?
Is this apple red?
Bu elma kırmızı mıdır?

Örnekler:

Is this a small box?
Bu küçük bir kutu mudur?

Is this a white car?
Bu beyaz bir araba mıdır?

Is Ayşe a student?
Ayşe bir öğrenci midir?

Is this a big house?
Bu büyük bir ev midir?

Is this table long?
Bu masa uzun mudur?

Olumsuz soru basit isim cümleleri

Eğer soru olumsuz şekilde sormak istenirse, o zaman olumsuz cümledeki not yine A ile Bnin arasında kalır, sadece fiil eki is başa getirilir.

Is A not B?
Is this not a hat?
Bu bir şapka değil midir?

Örnekler:

Is that not a beautiful house?
Şu güzel bir ev değil midir?

Is this not a red apple?
Bu kırmızı bir elma değil midir?

Is that not a big elephant?
Şu büyük bir fil değil midir?

Aynı düz cümlelerde olduğu gibi soru cümlelerinde de kısaltma yapılarak is ile not birleştirilebilir. Bu durumda is ile not birleştirildiği için, isn’t olumsuz fiil, A nın önüne yani cümlenin başında yeralır.

Isn’t that a beautiful house?
Şu güzel bir ev değil midir?

Isn’t this a red apple?
Bu kırmızı bir elma değil midir?

Isn’t that a big elephant?
Şu büyük bir fil değil midir?