Author Archive admin

Sayılabilen ve Sayılamayan İsimler

Sayılabilen ve Sayılamayan İsimler

Bu konumuzda sizlere ingilizcede sayılabilen ve sayılamayan isimleriaçıklamaya çalışacağız.

İngilizce karşılığı: countable and uncountable nouns.

Sayılabilen İsimler

  • I eat a banana every day.
  • I like bananas.

Örnekten de anlaşılacağı gibi banana yani muz sayılabilen bir isimdir.

Sayılabilen bir isim tekil(banana) ya da çoğul(bananas) olabilir.
Sayabildiğimiz isimlere ingilizcede sayılabilen isimler denir. “one banana”, “two bananas” şeklinde söyleriz.

Sayılabilen isimlere bir kaç örnek:

  • There’s a beach near here.
  • Eva was singing a song.
  • Have you got a ten-pound note?
  • It wasn’t your fault. It was an accident.
  • There are no batteries in the radio.
  • We haven’t got enough cups.

Sayılamayan İsimler

  • I eat rice every day.
  • I like rice.

Pirinç, ingilizcede sayılamayan bir isimdir.

Sayılamayan bir ismin tek formu vardur. O da tekil formdur.
Sayamadığımız isimlere ingilizcede sayılamayan isimler denir. Bu isimleri “one rice“, “two rice” şeklinde kullanamayız.

Sayılamayan isimlere bir kaç örnek:

  • There’s sand in my shoes.
  • Ann was listening to music.
  • Have you got any money?
  • It wasn’t your fault. It was a bad luck.
  • There is no electricity in this house.
  • We haven’t got enough water.
a / an, sayılabilen isimlerle birlikte kullanılabilir.

a beach       a student         an umbrella

Tekil sayılabilen isimleri tek başına kullanamazsınız.
  • I want a banana. (“I want banana” yanlış.)
  • There’s been an accident. (“There’s been accident”yanlış.)
Çoğul sayılabilen isimleri tek başlarına kullanabilirsiniz:
  • I like bananas.
  • Accidents can be prevented.

Normalde a/an sayılamayan isimlerle birlikte kullanılmaz. Bununla birlikte a….of şeklinde kullanılır:

a bowl of rice         a drop of water
a piece of music         a game of tennis

Sayılamayan isimleri tek başlarına kullanabilirsiniz:
  • I eat rice every day.
  • There’s blood on your shirt.
  • Can you hear music?

Aşağıdaki tabloda sayılabilen ve sayılamayan isimlerle birlikte “several, a few, a little, a lot of, many, much” nasıl kullanılacağı anlatıldı:

sayılabilen sayılamayan
severalchairs Boş Several, sadece sayılabilen isimlerle
kullanlır
a lot ofchairs a lot offurniture A lot of hem sayılabilen hem de
sayılamayan isimlerle
kullanılır.
many chairs much furniture Many, sayılabilen isimlerle kullanılır.
a few chairs a litte furniture A few, sayılabilen isimlerle kullanılır.

A little sayılamayan isimlerle kullanılır.

 

Çoğul sayılabilen isimlerle birlikte some ve any kullanılabiliriz:

  • We sang some songs.
  • Did you buy any apples?
many ve few, çoğul sayılabilen isimlerle birlikte kullanılabilir.
  • We didn’t take many photographs.
  • I have a few jobs to do.
Sayılamayan isimlerle birlikte some ve any kullanılabilir.
  • We listened to some music.
  • Did you buy any apple juice.
much ve little, sayılamayan isimlerle birlikte kullanılırlar.
  • We didn’t do much shopping.
  • I have a little work to do.

Aşağıdaki örneklerde a/an kullanımını açıklamaya çalışalım:

  • Jack goes everywhere by bike. He hasn’t got a car.

Bu cümlede “car” sözcüğünden once “a” geldi. Çünkü car sayılabilen bir isimdir. Tekil olarak kullanıldığından “a” kullandık.

  • Barbara was listening to music when arrived.

Bu cümlede “music” ismi, sayılamayan bir isim olduğundan öncesinden a/an kullanılmadı.

  • We went to a very nice restaurant last weekend.
  • I clean my teeth with toothbrush.
  • I use a toothbrush to clean my teeth.
  • Can you tell me if there’s a bank near here?
  • My brother works for an insurance company in London.
  • I don’t like violence.
  • Can you smell paint?
  • We need petrol. I hope we come to a petrol station soon.
  • Philip has got an interview for a job tomorrow.
  • I think volleyball is very a good game.

Aşağıdaki kelimeleri kullanarak cümleleri tamamladık. a/an kullanımını inceleyin.

accident      biscuit        blood coat       electricity      key       letter       music      question       sugar

  • It wasn’t your fault. It was an accident.
  • Listen! Can you hear music?
  • I couldn’t get into the house because I didn’t have a key.
  • It’s very warm today. Why are you wearing a coat?
  • Do you take sugar in your coffee?
  • Are you hungry? Would you like a biscuit with your coffee?
  • Our lives would be very difficult without electricity.
  • I didn’t phone them. I wrote a letter instead.
  • The heart pumps blood through the body.
  • Excuse me, but can I ask you a question?

Dolaysız, Dolaylı Cümleler

Direct Indirect (Dolaysız, Dolaylı Cümleler)

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  direct indirect dolaysız, dolaylı cümleler konusunu göreceğiz.

Bir söz, sözü söyleyen kişinin ağzından çıktığı gibi aynen ifade edilirse, bu direct dolaysız cümle olur.

Birisinin söylediği söz, yani birisinin söylediği cümle, diğeri tarafından başka birisine aktarılırsa, bunlar indirect dolaylı cümle olur.

Direct cümleye örnek:
Dün Ali ben her gün okula giderim, dedi.
Indirect cümlede ise kişi, birisinin söylediği sözü kendi kelimeleriyle aktarıyor.

Dün Ali her gün okula gittiğini söyledi.

Direct cümlelerin yapısı ikiye ayrılır.

  •  Ana cümle (main clause)
  •  Yan cümle (subordinate clause)

Tırnak içindeki bölüm, yani aktarılan söz, yan cümledir. Cümlenin tamamı ana cümledir.

Türkçe’de yan cümle, ana cümlenin içindedir. İngilizce’de genellikle yan cümle sondadır.

Direct cümlelerin indirect şekle çevrilişi değişik uygulama gerektirmesi bakımından üç şekilde olur.

1- (Statement) olumlu, olumsuz düz cümleler.

2- (Question) soru cümleleri.

3- (Imperative) emir cümleleri.

1- Statements

Olumlu, olumsuz düz cümleler.

Bu gruptaki direct cümlelerin indirect hale çevrilmesinde iki noktaya dikkat ediniz.

A) Ana cümle The Simple Present Tense mi yoksa The Simple Past Tense mi?

B) Ana cümleden sonra, yan cümleye başlarken to ile bağlı bir indirect object (dolaylı tümleç) var mı? Yani to me, to him, to his father, to the director gibi.

Bu iki unsura bağlı olarak dört çeşit direct cümle vardır.

Ana cümle Simple Present Tense, indirect object yok.

  1. All the time Hakan says I like ice cream.
    Hakan her zaman dondurma severim der.
  2. Ana cümle Simple Present Tense, indirect object var.

All the time Hakan says to his friends I like ice cream.
Hakan her zaman arkadaşlarına dondurma severim der.

  1. Ana cümle Simple. Past Tense, indirect object yok.

Yesterday Hakan said I like ice cream.
Hakan dün dondurma severim dedi.  

  1. Ana cümle Simple Past Tense, indirect object var.

Yesterday Hakan said to me I like ice cream.
Hakan dün bana dondurma severim dedi.  

Kural:

A) Ana cümlede indirect object varsa indirecte çevrilirken say fiili tell e dönüşür.

B) Yan cümledeki şahıs zamirleri, sözü söyleyenin bahsettiği kişiye göre değişikliğe uğrar.

C) Direct cümledeki ana cümle Simple Present Tense ise indirect e çevirirken yan cümlenin zamanı aynen kalır. Eğer ana cümle Simple Past Tense ise indirect e çevrilirken yan cümlenin zamanı da bir derece Past laşır.

Şimdi aşağıdaki vereceğimiz direct cümleleri indirect ’e çevirerek örnek çalışma yapalım.

Birinci örnek cümle:

1. Hakan says I like ice cream.          Direct cümle
Hakan dondurma severim       der.

A) Ana cümlede say fiilinden sonra to me, to you, to him gibi bir indirect object bulunmadığı için say fiili aynen kalır. Yan cümlenin tırnakları kaldırılır ve ana cümle ile yan cümle arasına that bağlacı yerleştirilir.

Hakan says that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l , üçüncü şahıs zamiri olan he ’ye dönüşür. Çünki Hakan kendisinden bahsetmektedir.

Hakan says that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Present Tense olduğu için, yan cümlenin fiili de değişmeyerek Simple Present Tense olarak kalır.

Hakan says that he likes ice cream.         indirect cümle
Hakan Dondurma sevdiğini söyler.

İkinci örnek cümle:

2. Hakan says to his friends I like ice cream.          direct cümle
Hakan arkadaşlarına Dondurma severim         der.         

A) Ana cümlede say fiilinden sonra indirect object (to his friends) olduğu için say fiili tell e dönüşür ve yine direct object ten sonra that bağlacı getirilir.

Hakan tells to his friends that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan I, üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan tells to his friends that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Present Tense olduğu için yan cümlenin fiili de değişmeyerek Simple Present Tense olarak kalır.

Hakan tells to his friends that he likes ice cream.     indirect cümle
Hakan arkadaşlarına dondurma sevdiğini söyler.         

Üçüncü örnek cümle:

3. Hakan said I like ice cream.     direct cümle
Hakan Dondurma severim         dedi.

A) Ana cümlede fiilden sonra indirect object bulunmadığı için fiil aynen kalır. (tell ’e dönüşmez.) Fiilden sonra that bağlacı getirilir.

Hakan said that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l, üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan said that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Past Tense olduğu için yan cümlenin fiili de bir derece Past laşır.

Hakan said that he liked ice cream.       indirect cümle
Hakan dondurma sevdiğini söyledi.

Dördüncü örnek cümle:

4.Hakan said to me I like ice cream.         direct cümle
Hakan bana Dondurma severim             dedi.        

A) Ana cümledeki fiilden sonra indirect object (to me) bulunduğu için say fiili tell ’e dönüşür. Fakat fiilimiz Simple Past Tense olduğu için onun da Simple Past Tense i olan told u alıyoruz. Yine direct object den sonra da that bağlacını getiriyoruz.

Hakan told me that ______________________

B) Yan cümledeki birinci şahıs zamiri olan l , üçüncü şahıs zamiri olan he ye dönüşür.

Hakan told me that he ______________________

C) Ana cümlenin fiili Simple Past Tense olduğu için, yan cümlenin fiili de bir derece Past laşır.

Hakan told me that he liked ice cream.       indirect cümle
Hakan bana dondurma sevdiğini söyledi.

Direct bir cümleyi indirect şekle çevirirken, eğer ana cümlenin fiili simple past tense ise, yan cümlenin fiilininde bir derece past laştığını öğrendik. Bu past laştırma işlemini öğrenirken kolaylık olması için, direct ve indirect cümlelerde kullanacağımız şekilleri bir tablo halinde görelim.

Direct Indirect
1- Simple Present Tense Simple Past Tense
2- Present Continuous Tense Past Continuous Tense
3- Simple Past Tense Past Perfect Tense
4- Past Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
5- Future Tense Conditional
6- Future Continuous Tense Conditional Continuous Tense
7- Present Perfect Tense Past Perfect Tense
8- Present Perfect Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
9- Past Perfect Tense Past Perfect Tense
10- Past Perfect Continuous Tense Past Perfect Continuous Tense
11- Future Perfect Tense Perfect Conditional
12- Future Perfect Continuous Tense Perfect Conditional Continuous Tense

Şimdi bir örnek cümle ele alalım ve bu tense’lerin hepsi için uygulayalım.

Ali said “I write a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazarım.” dedi.

Ali said that he wrote a letter.
Ali bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I am writing a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazıyorum” dedi.

Ali said that he was writing a letter.
Ali bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I wrote a letter.”
Ali “Ben bir mektup yazdım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali bir mektup yazmış olduğunu söyledi.

Ali said “I was writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazıyordum” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Ali said “I will write a letter.”
Ali “Bir mektup yazacağım” dedi.

Ali said that he would write a letter.
Ali bir mektup yazacağını söyledi.

Ali said “I will be writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazıyor olacağım” dedi.

Ali said that he would be writing a letter.
Ali bir mektup yazıyor olacağını söyledi.

Ali said “I have written a letter.”
Ali “Bir mektup yazdım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali  bir mektup yazdığını söyledi.

Ali said “I have been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmaktayım” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Ali said “I had written a letter.”
Ali “Bir mektup yazmıştım” dedi.

Ali said that he had written a letter.
Ali bir mektup yazmış olduğunu söyledi.

Ali said “I had been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmaktaydım” dedi.

Ali said that he had been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olduğunu söyledi.

Dikkat ederseniz son iki örneğimizde “direct” cümledeki fiillerimiz “Past Perfect T.” ve “Past Perfect Continuous T.” olduğu için “indirect” cümlemizde de aynı oluyor. Çünki bu “tense”lerin birer derece daha “past”ı yoktur. Daha fazla “past”laştırmak olanağı olmadığı için aynı kalıyor.

Ali said “I will have written a letter.”
Ali “Bir mektup yazmış olacağım” dedi.

Ali said that he would have written a letter.
Ali bir mektup yazmış olacağını söyledi.

Ali said “I will have been writing a letter.”
Ali “Bir mektup yazmakta olacağım” dedi.

Ali said that he would have been writing a letter.
Ali bir mektup yazmakta olacağını söyledi.

“Direct” cümleler “indirect” cümle haline çevrilirken işaret sıfatları da şöyle bir değişikliğe uğruyor.

this – that    bu – o (şu)
these – those    bunlar – onlar (şunlar)

Örneklerle gösterelim.

Ayşe said “I saw this house.”
Ayşe “Bu evi gördüm” dedi.

Ayşe said that she had seen that house.
Ayşe o evi görmüş olduğunu söyledi.

He said “I bought these books.”
O, “Bu kitapları satın aldım” dedi.

He said that he had bought those books.
O, o kitapları satın almış olduğunu söyledi.

Zaman zarfları ve yer zarfları sözün aktarıldığı yere ve zamana göre değişikliğe uğrar. Bunları liste halinde veriyoruz.

Direct    Indirect

Here  –    There/here
Now   –   Then
Today   –   That day
Tonight   –   That night
Tomorrow   –   The next day
Yesterday   –   The day before
Last night   –   The night before
Last week   –   The week before
Last month  –    The month before
Last year   –   The year before
Next day   –   The following day
Next week   –   The following week
Next year   –   The following year
Ago   –   Before

,

Şartlı Cümleler

Şartlı Cümleler (Conditional Sentences)

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  İngilizce şartlı cümleler conditional sentences  konusunu göreceğiz.

İngilizce şartlı cümleler Conditional Sentences  iki kısımdan meydana gelirler. İlk kısım şartı öne süren cümle, ikincisi ise şarta cevap veren cümledir.

Şartı öne süren cümle:

If you give me money
Eğer bana parar verirsen

Şarta cevap veren cümle:

I will give you an apple
Sana elma vereceğim

If kelimesi bir Subordinate Conjuction (yan bağlar) dır. Bir cümlenin başına geldiği zaman o cümleyi tam cümlelikten yan cümleciğe çevirir.

You give me money.
Sen bana para verirsin. 

Cümlesinin öznesi var, fiili var, anlamı da tamdır.

Halbuki,

If you give me money.
Eğer bana para verirsen, 

Cümlesinde özne var, fiil var, fakat anlam tam değildir. İşte if ile bağlı tüm cümleler tek başlarına bir anlam taşımazlar. Onun için bu şartı öne süren cümlenin arkasından, bu şarta karşılık veren bir ana cümle gelmelidir. Bu cümlenin tense i (zamanı)sequence of tenses (tenslerin uyumu) kuralına uygun olmalıdır.

Tense’lerin uyumu:

if li cümle Tam cümle
1- Simple Present Tense Future Tense
2- Simple Past Tense Conditional
3- Past Perfect Tense Past Conditional

İngilizce’de üç çeşit şartlı cümle bulunur.

1- Olanak dahilindeki işler için kullanılan posibble cümleler.

2- Gerçekleşmemiş işler için kullanılan unreal cümleler

3- Gerçekleşmediği gibi, gerçekleşmesi de olanaksız bulunan impossible cümleler.

1- Possible cümleler:

Bu cins cümlelerin ilk kısmı, yani şartı öne süren kısmı geniş zaman (Simple Present Tense) olacak. Fakat ikinci kısmı kesinlikle gelecek zaman ( Future Tense)olacaktır. Türkçe’de bazen ikinci kısım da geniş zaman olur.

Eğer bana para verirsen, sana elma veririm. Denir

Halbuki, İngilizce’de ikinci kısım daima gelecek zaman olmalıdır.

If you give me money, I will give you an apple.
Eğer bana para verirsen, sana bir elma vereceğim. 

If I have money, I will go to Paris.
Eğer param olursa, Paris’e gideceğim.

If you go away, I will miss you.
Eğer uzağa gidersen, seni özliyeceğim.  

If you study hard, you will learn English.
Eğer çok çalışırsanız, İngilizce öğreneceksiniz. 

If Ahmet gets up very early, he will catch the bus.
Eğer Ahmet çok erken kalkarsa, otobüse yetişecek. 

If my father gives me money, I will be very glad.
Eğer babam bana para verirse, çok memnun olacağım.

Tüm bu örneklerde if li cümle Simple Present Tense, ikinci taraf ise Future Tense dir. Bu konuşma İngilizce’de hep böyledir. Ancak pozitif bilimlerde kesin bir yargı veya kuralı belirtirken iki taraf da Simple Present Tense olur.

If you boil water, it becames steam.
Eğer suyu kaynatırsanız, buhar olur. 

If li cümlelerde tüm yardımcı fiilleri Simple Present Tense olmak şartıyla kullanabiliriz.

If I get a ticket, I can go to the theatre.
Eğer bir bilet alırsam, tiyatroya gidebilirim.

If you can find enough money, you can buy a car.
Eğer yeterli para bulabilirsen, bir araba alabilirsin. 

If you have got a stamp, you can post that letter.
Eğer pulunuz varsa, şu mektubu postalayabilirsiniz.

2- Unreal cümleler:
Şimdi şart cümlelerinin ikinci çeşidini göreceğiz. Bu cümleler unreal adını alırlar ve gerçekleşmemiş işler için kullanılırlar. Bu çeşit cümlelerin şartı öne süren ilk kısmı geçmiş zaman Simple Past Tense olmalıdır. İkinci kısım ise conditional yani Future Tense in bir derece pastı olmalıdır.

If you gave me money, I would give you an apple.
Eğer bana para verseydin, sana bir elma verecektim. 

Yani,

You didn’t give me money and I didn’t give you an apple.
Sen bana para vermedin ve ben sana bir elma vermedim. 

If he went to school he would see his friend.
Eğer o, okula gitseydi, arkadaşını görecekti. 

If I had money, I would go to Paris.
Eğer param olsaydı, Paris’e gidecektim. 

If you worked hard, you would learn English.
Eğer çok çalışsaydınız, İngilizce öğrenecektiniz. 

If I went to Paris, I would send you a postcard.
Eğer Paris’e gitseydim, sana bir posta kartı gönderecektim.

If I were you, I would go to school.
Eğer senin yerinde olsaydım, okula gidecektim.

Dikkat edilirse burada I was yerine I were deniyor. Bu şekil unreal cümlelerin bir özelliğidir.
If I were a rich man, I would have a big house.
Eğer zengin bir adam olsaydım, büyük bir evim olacaktı.

Ayrıca zaman uyumuna bağlı kalmak şartı ile tüm yardımcı fiilleri de bu cümlelerde kullanılabilir.

If I were a bird, I could fly.
Eğer bir kuş olsaydım, uçabilecektim. 

If you were a fish, you could live under water.
Eğer bir balık olsaydın, su altında yaşayabilirdin. 

If I were you, I should go to the cinema.
Eğer senin yerinde olsaydım, sinemaya gidecektim. 

If you lost your jumper, you would buy another one.
Eğer kazağını kaybetseydin, başka bir tane alacaktın. 

If I were happy, I would sing.
Eğer mutlu olsaydım, şarkı söyleyecektim. (söylerdim.) 

3- Impossible cümleler:

3- Gerçekleşmemiş ve gerçekleşme olanağı ortadan kalkmış işler için kullanılırlar. Bu cümlelerde şartı öne süren birinci cümlecik Past Perfect Tense şarta cevap veren ikinci bölüm ise Past Conditional olmalıdır.

If you had given me money, I would have given you an apple.
Eğer bana para vermiş olsaydın, ben sana bir elma vermiş olacaktım. 

If you had known the truth, you wouldn’t have been angry.
Eğer gerçeğI bilmiş olsaydın, kızmış olmayacaktın. 

If she had seen the house, she wouldn’t have bought it.
Eğer evi görmüş olsaydı, onu satın almış olmayacaktı. 

If he had gone by car, he wouldn’t have been late.
Eğer araba ile gitmiş olsaydı, geç kalmamış olacaktı.

Fiilimsiler

Fiilimsiler (Gerund)

Gerund participle

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında  İngilizce fiilimsiler gerund  konusunu göreceğiz.

İngilizcede bazen fiiller, cümle içinde fiil olarak değil de, isim, sıfat ya da zarf olarak kullanılıyorlar. Örneğin, yazma, yazış, gelen, gelerek gibi sözcükler bunlara ingilizce fiilimsiler, gerund adı verilir. Gerund ’lar türkçe dil bilgisinde fiilimsiler olarak tanınır.

İngilizcede de fiillerin -ing takısı almış halleri bu işi görürler. Bir fiilin sonuna -ing takısı getirerek, yazılışı ve okunuşu aynı fakat anlamları farklı üç kelime elde edilir.

1- writing: yazma, yazış (isim olarak kullanılır.)
2- writing: yazan (sıfat olarak kullanılır.)
3- writing: yazarak (zarf olarak kullanılır.)

1-Bunlardan birincisi isim olarak kullanılır. Bunlara isim fiil the gerund adı verilir.

My hat is better than your hat.
Benim şapkam, senin şapkandan iyidir.

Cümlesinde hat (şapka) kelimesi bir isimdir. Onu kaldırıp yerine writing kelimesini kullanıldığında;

My writing is better than your writing.
Benim yazım, senin yazından iyidir.

Ali is good at writing letters.
Ali mektup yazmakta iyidir.

Are you interested in singing songs?
Şarkı söylemekle ilgilenir misiniz?  

Fat people prefer sitting to running.
Şişman insanlar oturmayı koşmaya tercih ederler.  

2-İkincisi sıfat olarak kullanılır ve sıfat fiil the participle adını alır.

sleeping beauty uyuyan güzel

running water akarsu

rolling stone yuvarlanan taş   

A barking dog never bites.
Havlayan köpek asla ısırmaz.  

A rolling stone gathers no moss.
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

3-Üçüncüsü ise zarf olarak kullanılır.

She missed the bus by walking slowly.
O, yavaş yürüyerek otobüsü kaçırdı.   

He wasted all his time by sleeping under the tree.
O, bütün vaktini ağaç altında uyuyarak ziyan etti.  

Sıfatlar

İngilizce Sıfatlar (Adjectives) Konu Anlatımı

İngilizcede sıfatlar, bir ismin önüne gelerek, o ismi sahip olduğu özellikler yönünden niteleyen ya da belirten sözcüklerdir. Bu yazıda, sıfatların, isimlerle birlikte nasıl kullanıldığını göreceğiz. Bunun yanında birden çok sıfat, cümle içinde nasıl sıralanır konusunu da (sıfatların sıralanışı) örnek cümlelerle anlatacağız.

  • Sıfatlar, daima isimlerden önce gelirler:

a long journey

      •  (‘a journey long’ şeklinde değil!)

loud music

      •  (‘music loud’ şeklinde değil!)

 

  • Sıfatlar, tekil ya da çoğul şeklinde değişikliğe uğramazlar:

a fast car

fast

      •  car (‘fast

s

    •  cars’ şeklinde değil:)
  • İsimden önce, birden fazla sıfat kullanılıyorsa, bunların arasına ‘and’ gelmez:

big bad

    •  wolf (‘a big and bad wolf’ şeklinde değil)
  • Renk bildiren sıfatlar, genellikle diğer sıfatlardan sonra gelirler:
      • beautiful

red

      •  apples (‘red beautiful apples’ şeklinde değil)
  • Aşağıda yer alan, parantez içindeki sıfatların, nasıl kullanıldığına bakalım. Sıralanışa dikkat edelim:

One day, a time ago, (long fine) One fine day, a long time ago
a girl (beautiful, little) a beautiful little girl
in a coat (red) in a red coat
though a forest (dark) though a dark forest
with a bag (big) with a big bag
of apples (red, wonderful) of wonderful red apples
to see her grandmother. (old) to see her old grandmother
Under a tree (tall green) Under a tall green tree
she saw a wolf (big, bad) she saw a big bad wolf

  • Yukarıdaki örneklerde, sıfatların kullanım şekillerini, sıralarını ve temel özelliklerini görmüş olduk.
  • Aşağıdaki örnekde ise, sıfatları düzgün şekilde kullanarak bir hikayenin nasıl tamamlandığını görüyoruz. Sol taraftaki kelimeleri, sağ tarafta düzelterek, hikayenin içinde sıfatları kullanmış olduk.

‘ good little, girl morning’, said Good morning, little girl’, said
big the bad wolf the big bad wolf.
‘going you where are ‘Where are you going
that with bag heavy with that heavy bag
day this fine on?’ on this fine day?’
‘going my see to grandmother I’m old’ ‘I’am going to see my old grandmother’
girl the said littler. said the littler girl.
‘lives small she in house a ‘She lives in a small house
new the supermarket near.’ near the new supermarket.’

  • İngilizcede sıfatlar, be, become, get, seem, look ve feelfiillerinden sonra kullanılabilirler.

Örnek cümleler:

  • The wather is cold.
  • Su soğuk.

  • Everything became clear.
  • Herşey tertemiz oldu.

  • It’s getting late.
  • Geç oluyor.

  • You seem tired.
  • Yorgun görünüyorsun.

  • Yukarıdaki fiilleri kullanırken, eğer birden çok sıfat kullanacaksak, son sıfattan önce ‘and’ bağlacı getiririz:

He was tall, dark and handsome.

You look well and hapy.

İyelik Sıfatları

Possesive adjectives

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında İngilizce iyelik sıfatları  konusunu göreceğiz.

İngilizce’de possesive adjectives iyelik sıfatları isimlerin önüne gelirler ve birşeyin, birisine veya birşeye ait olduğunu bildirirler.

My Benim
Your Senin
His Onun (erkek için)
Her Onun (kadın için)
Its Onun (hayvan veya eşya için)
Our Bizim
Your Sizin
Their Onların

İyelik sıfatları ile ilgili örnek cümleler

This is a book.
Bu bir kitaptır.

This is my book.
Bu benim kitabımdır.

İkinci cümledeki my iyelik sıfatıdır.

My father is a doctor.
Benim babam doktordur.

Your teacher is in İstanbul.
Senin öğretmenin İstanbul’dadır.

His mother is at home.
Onun annesi evdedir.

Her book is on the table.
Onun kitabı masanın üzerindedir.

Its tail is long.
Onun kuyruğu uzundur.

Our teacher is at school.
Bizim öğretmenimiz okuldadır.

Your friends are in Konya.
Sizin arkadaşlarınız Konya ’dadır.

Their car is in the garage.
Onların arabası garajdadır.

Şu noktayı unutmayınız:

İngilizce iyelik sıfatları ister tekil olsunlar, ister çoğul olsunlar önemli olan iyelik sıfatından sonra kullanılan isimdir. Bu isim tekilse sıfat tamlaması tekil işlemi görür. İsim çoğulsa bu sıfat tamlaması çoğul işlemi görür.

My book is blue.
Benim kitabım mavidir.

My books are blue.
Benim kitaplarım mavidirler.

Our teacher is good.
Bizim öğretmenimiz iyidir.

Our teachers are good.
Bizim öğretmenlerimiz iyidir. 

,

İşaret Zamirleri

İşaret Zamirleri (This That It)

Bu, şu, o

İngilizce gramer bölümümüzün bu sayfasında İngilizce işaret zamirleri this that it konusunu göreceğiz.

İngilizce işaret zamirleri This, that ve it ’tir.

This Bu
That Şu
It 0

Eğer anlatmak istenilen eşya, dinleyene çok yakınsa cümle this (bu) diye başlatılır.

This is a book.
Bu bir kitaptır. 

Biraz daha uzakta ise that (şu) diye başlatılır.
That is a book.
Şu bir kitaptır. 
Eğer çok uzakta ise it (o) diye başlatılır.

No, it is not a pen.
Hayır, o bir tükenmez kalem değildir. 

It is a horse.
O bir attır.

No, it is not an elephant?
Hayır, o bir fil değildir. 

 

Is that an elephant?
Şu bir fil midir?

 

Yes, it is an apple.
Evet, o bir elmadır.

 

Is this an apple?
Bu bir elma mıdır? 

 

It is a pencil.
O bir kurşun kalemdir.

 
Is this a pen?
Bu bir tükenmez kalem midir? 

Yes, it is a chair.
Evet, o bir sandalyedir.

 

Is this a chair?
Bu bir sandalye midir? 

 

Bu durum konuşana göredir, dinleyene göre değil. Dinleyen de cevap verirken kendisine göre uzaklığı ve yakınlığı kararlaştıracaktır.

It is a book.
O bir kitaptır.

Basit İsim Cümleleri

İsim Cümleleri

İngilizce gramer bölümümüzde ilk olarak İngilizce basit isim cümleleri this is a book  konusunu göreceğiz.

Her dilde olduğu gibi, İngilizce’de de ilk öğrenilmesi gereken konu basit isim cümleleri konusudur.

İngilizce’de basit isim cümleleri to be, Türkçe anlamı “olmak” olan fiilin, asıl fiil olarak kullanıldığı cümlelerdir. Bu cümleler bir şahıs, eşya veya bir hayvan hakkında bilgi vermek için kullanılır.

Örneğin:

Bu bir kitaptır.
Bu kitap iyidir.
Çocuklar bahçededir;     gibi cümleler, basit isim cümleleridir.

İngilizce’deki en basit cümle şekli olan basit isim cümlelerini kolayca anlayabilmeniz için, bu cümle yapısı bir çatı olarak anlatılacaktır.

Olumlu basit isim cümleleri

 A is B

Bu çatıya örnek bir cümle;

This is a book.
Bu bir kitaptır.

A is B
This is a book.
Bu bir kitaptır.

A anlatmak veya hakkında hüküm vermek istenilen kelimedir. is fiildir ve her zaman ortadadır. B anlatmak veya hakkında hüküm vermek istenilen Anın ne olduğudur. Yani A hakkında verilen hükümdür.

Bu çatı ile binlerce basit isim cümlesi kurulabilir.

Örnekler:

Ayşe is a girl.
Ayşe bir kızdır.

Ayşe is a beautiful girl.
Ayşe güzel bir kızdır.

It is a book.
O bir kitaptır.

It is a good book.
O iyi bir kitaptır.

That is a chair.
Şu bir sandalyedir.

That is a red chair.
Şu kırmızı bir sandalyedir.

Olumsuz basit isim cümleleri

Olumsuz basit isim cümlelerini kurmak için, olumlu basit isim cümlelerinin çatısı kullanılır. Ancak bu çatıdaki asıl fiil olan isin sonuna, not olumsuzluk takısı ilâve edilmesi gerekir.

Olumsuz basit isim cümlesi çatısı:

A is not B
This apple is not red.
Bu elma kırmızı değildir.

Bu cümlede hakkında hüküm verilen şey elmadır. Bu nedenle çatıdaki A, This apple yani elma kelimesidir. Elma hakkında verilen hüküm, bu elmanın kırmızı olmadığıdır. Yani hüküm olumsuzdur. O halde ortadaki fiil eki isin yanına olumsuzluk eki not eki yeralmaktadır ve B, red yani kırmızı kelimesi konur ve cümle tamamlanır.

Bu çatı ile istediğiniz olumsuz basit isim cümlesi kurabilirsiniz.

That wall is not black.
Şu duvar siyah değildir.

This table is not long.
Bu masa uzun değildir.

That chair is not white.
Şu sandalye beyaz değildir.

This box is not big.
Bu kutu büyük değildir.

Bazı durumlarda, özellikle konuşmalarda, konuşmayı bir hece olsun kısaltmak için is ile not’ın kısaltılmış hali isn’t kullanılır.

is not = isn’t

This apple isn’t red.
Bu elma kırmızı değildir.

That garden isn’t small.
Şu bahçe küçük değildir.

This cat isn’t white.
Bu kedi beyaz değildir.

That dog isn’t black.
Şu köpek siyah değildir.

Soru basit isim cümleleri

Soru basit isim cümlelerini kurmak için, fiil eki olan is başa getirilir. Yani is ile A yer değiştirmiş olur.

Is A B ?
Is this apple red?
Bu elma kırmızı mıdır?

Örnekler:

Is this a small box?
Bu küçük bir kutu mudur?

Is this a white car?
Bu beyaz bir araba mıdır?

Is Ayşe a student?
Ayşe bir öğrenci midir?

Is this a big house?
Bu büyük bir ev midir?

Is this table long?
Bu masa uzun mudur?

Olumsuz soru basit isim cümleleri

Eğer soru olumsuz şekilde sormak istenirse, o zaman olumsuz cümledeki not yine A ile Bnin arasında kalır, sadece fiil eki is başa getirilir.

Is A not B?
Is this not a hat?
Bu bir şapka değil midir?

Örnekler:

Is that not a beautiful house?
Şu güzel bir ev değil midir?

Is this not a red apple?
Bu kırmızı bir elma değil midir?

Is that not a big elephant?
Şu büyük bir fil değil midir?

Aynı düz cümlelerde olduğu gibi soru cümlelerinde de kısaltma yapılarak is ile not birleştirilebilir. Bu durumda is ile not birleştirildiği için, isn’t olumsuz fiil, A nın önüne yani cümlenin başında yeralır.

Isn’t that a beautiful house?
Şu güzel bir ev değil midir?

Isn’t this a red apple?
Bu kırmızı bir elma değil midir?

Isn’t that a big elephant?
Şu büyük bir fil değil midir?

Otel Rezervasyonu

Hotel Reservation (Hotel rezervasyonu)

A: I would like to make a hotel reservation. (Hotel rezervasyonu yaptırmak istiyordum.)
B: What day will you be arriving? (Varış tarihiniz ne zaman?)
A:I will be arriving on May 14th. (Mayıs’ın 14’ünde varmış olacağım.)
B: How long will you be staying? (Ne kadar kalacaksınız?)
A:I need the room for 3 nights. (3 gece için tutmak istiyordum.)
B: How many people will be staying in the room? (Odada kaç kişi kalıcak?)
A: I will be staying in the room alone. (Tek başıma kalacağım.)
B: Would you like a smoking or nonsmoking room? (Sigara içilebilir ya da içilemez odalardan hangisini isterdiniz?)
A: I need a nonsmoking room. (Sigara içilmeyen odadan istiyorum.)
B: We have booked a room for you. Please be sure to arrive 4:00 on your check-in date. (Rezervasyonunuzu yaptık. Check-in için geldiğinizde lütfen 4 gibi burada olun.)

,

Günlük Diyaloglar

Looking for an Apartment (Apartman bakmak)

A: Can you tell me the best way to look for an apartment? ( Apartman bulabilmenin en iyi yöntemi nedir?)
B: The local newspaper has ads for housing. (Yerel gazetelerde ev için ilanlar var.)
A: Is there any way to find a roommate to share an apartment with? (Apartmanı paylaşabileceğin bir arkadaş bulabilmenin yolu var mı?)
B: Sometimes you can post an advertisement saying that you need a roommate. (Bazen oda arkadaşına ihtiyacın olduğunu söyleyen afiş asabilirsin)
A: What do landlords charge for rent? (Ev sahibi ev kirası için ne kadar ister?)
B: Would you like an apartment for just yourself, or do you need it for two people? (Apartmanı kendin için mi yoksa iki kişi için mi istiyorsun?)
A: There are two of us, but we only need a one-bedroom apartment. (İki kişi olucak fakat biz sadece 1 yatakodası olan bir apartmana ihtiyacımız var.)
B: You should be able to easily find that for twelve hundred dollars a month. (Ayda 1200 dolarlık kira ile kolayca bir yer bulabilirsin.)
A: I really would appreciate it if you could come look at apartments with me. (Apartmanlara bakmak için benimle gelirsen çok memnun kalırım.)
B: Sure, I’ll go look at apartments with you anytime you want. (Tabi ki, istediğin zaman seninle apartman bakmaya giderim.)

Greeting a Neighbor (Komşuyu karşılamak)

A: It is very nice meeting you. (Seninle tanışmak güzeldi.)
B: I’m happy to meet you also. (Ben de seninle tanıştığım için mutluyum.)
A: When did you get moved in? (Ne zaman taşındın?)
B: Just this past weekend. (Geçtiğimiz hafta.)
A: I didn’t even know the house got sold. (Evin satıldığını bile bilmiyordum.)
B: I absolutely love this house, so I had to buy it. (Bu evi çok seviyorum, bu yüzden almak zorundaydım.)
A: I understand, because the house is extraordinary. (Anlıyorum, çünkü bu ev sıradışı.)
B: How many years have you been living in your house? (Ne zamandan beri evinde yaşıyorsun?)
A: I’ve been living here for over 20 years. (Ben yirmi yılı aşkın süredir burada yaşıyorum.)
B: Twenty years? That is a very long time. (20 yıl mı? Bu çok uzun süre.)
A: I hope that we remain neighbors for a while longer. (Umarım uzun süre komşu olarak kalırız.)
B: I could never move out of this house. (Böylece ben de asla evden taşınmam.)

Getting Off Too Early (Erkenden inmek)

A: Is this our bus stop? (Burası bizim otobüs durağımız mı?)
B: I think this is it. Get off. (Sanırım burası. İn.)
A: Dude, where are we at? (Dostum, neredeyiz?)
B: I have no idea. (Hiçbir fikrim yok.)
A: I thought this was the right stop. (Ben burası doğru istasyon zannediyordum.)
B: It doesn’t look right to me. (Bana öyle gözükmedi.)
A: Did you make us get off early? (Bizi erken mi indirdin?)
B: I think we did. (Sanırım, öyle yaptık.)
A: I should not have listened to you. (Seni dinlememeliydim.)
B: I really thought this was our stop. (Gerçekten burası bizim durak zannettim.)
A: Now we have to walk. (Şimdi yürümemiz gerekiyor.)
B: Maybe we should just wait for the next bus. (Belki de, bir sonraki otobüsü beklemeliyiz.)

Expressing Concern for Someone (Birisi için endişeni dile getirmek)

A: Why weren’t you at school yesterday? (Dün niye okulda değildin?)
B: I wasn’t really feeling well. (Kendimi iyi hissetmiyordum.)
A: What was wrong with you? (Neyin vardı?)
B: My stomach was upset. (Miğdem çok fenaydı.)
A: Do you feel better now? (Şimdi daha iyi hissediyor musun?)
B: I don’t really feel too well yet. (Hala çok iyi hissetmiyorum.)
A: Do you want anything to make you feel better? (Kendini daha iyi hissetmek için bir şeyler yapmak ister misin?)
B: No, thanks. I already took some medicine. (Hayır,teşekkür ederim. Zaten birkaç tane ilaç aldım.)
A: I hope you feel better. (Umarım iyileşirsin.)
B: Thank you. (Teşekkür ederim.)

Favorite Movie (Favori film)

A: What’s your favorite movie? (Favori filmin hangisi?)
B: My favorite movie is Superbad. (Benim favori filmim Çok Fena.)
A: Oh, why is that? (Oh, neden peki?)
B: It’s the funniest movie that I’ve ever seen. (Çünkü şimdiye kadar gördüğüm en komik film.)
A: That’s true. It is a very funny movie. (Bu doğru. Çok komik bir film.)
B: You’ve seen it before? (Sen daha önceden izledin mi?)
A: Yes, I saw that movie the first day it came out in theaters. (Evet, filmi sinemalara ilk çıktığında izlemiştim.)
B: Didn’t you laugh through the whole movie? I did. (Bütün film boyunca gülmedin mi? Çünkü ben güldüm.)
A: Me too. That movie brought tears to my eyes. (Ben de. Bu film gözlerimden yaşlar getirdi.)
B: Mine too. (Benim de.)
A: I have it on DVD at my house if you want to come over and watch it. (Bizim evde filmin DVD si var eğer gelip izlemek istersen.)
B: Sure, let’s go. (Neden olmasın, hadi gidelim.)

Making Excuses (Bahane uydurmak)

A:Would you like to come to a movie with me? (Benimle sinemaya gelir misin?)
B:When do you want to go? (Ne zaman gitmek istersin?)
A:How about next Friday evening? (Önümüzdeki Cuma akşamına ne dersin?)
B:I’m sorry, I can’t. I’m having dinner with a friend. (Üzgünüm, gelemem. O gün bir arkadaşımla akşam yemeği için buluşacağım.)
A:How about the following Tuesday? (Ya gelecek Salı?)
B:I go to evening class on Tuesdays. (Salı günleri akşam derslerine gidiyorum.)
A:Oh, maybe some other time? (Oh, belki başka zamana gideriz?)
B:Yeah, I’ll give you a call. (Evet, ben seni ararım.)

Sharing News and Information (Haber ve bilgiyi paylaşmak)

A: Have you heard the news? (Haberleri duydun mu?)
B: I haven’t heard anything. (Hiçbir şey duymadım.)
A: Debrah had her baby last week. (Debrah’ın geçen hafta bebeği oldu.)
B: Nobody told me. (Hiçkimse bana söylemedi.)
A: I thought you heard. (Senin duyduğunu zannediyordum.)
B: I really wasn’t told anything. (Bana hiçbir şey söylenmedi.)
A: She was a cute 3,8 kilograms. (3,8 kilogram ağırlığında tatlı bir bebek.)
B: Wow, how exciting. (Wow, ne heyecan verici.)
A: I know, you should really go and see her and the baby. (Değil mi, Debrah’ı ve bebeğini görmeye kesinlikle gitmelisin.)
B: Of course I will. (Tabi ki, gideceğim.)
A: I just wanted to let you know what happened. (Sadece ne olduğunu bilmeni istedim.)
B: I appreciate that. (Buna müteşekkirim.)

,

Doktor Diyalogları

At a Doctor (Doktordayken)

Doctor : Hello Mrs. Rose. (Merhaba bayan Rose.)
Mrs. Rose : Hi Doctor. (Merhaba Doktor.)

Doctor : How are you feeling? (Nasıl hissediyorsunuz?)
Mrs. Rose : I don’t feel good. (İyi hissetmiyorum.)

Doctor : What’s bothering you? (Sizi rahatsız eden nedir?)
Mrs. Rose : I have a stomachache and a headache. (Baş ve karın ağrım var.)

Doctor : Where does it hurt? (Neresi acıyor?)
Mrs. Rose : Here. (Burası.)

Doctor : Do you have a fever? (Ateşiniz var mı?)
Mrs. Rose : No, I don’t think so. (Hayır, sanmıyorum.)

Doctor :OK. Let me look at your throat. Open your mouth. Your throat is red. Does it hurt? (Tamam. Boğazına bir bakayım. Ağzınızı açın. Boğazınız kızarık. Acıyor mu peki?)
Mrs. Rose :Yes. It’s sore. (Evet şiddetli bir şekilde.)

Doctor : When did it start to feel this way?   (Ne zaman böyle hissetmeye başladın?)
Mrs. Rose : Last week. (Geçen hafta.)

Doctor : I think you have a virus. It might be the flu. I’m going to give you a prescription for some medicine (Sanırım siz de virus var. Grip de olabilir. Birkaç ilaç alman için sana reçete yazacağım)
Mrs. Rose : Thank you. (Teşekkür ederim.)

Doctor : Try to get some rest, and be sure to drink lots of water and orange juice. (Biraz dinlen ve bol bol su ve portakal su içtiğinden emin ol. )

,